Düşünceli gözleriyle Seçkin Sahipoğlu...
Engellerin üstesinden gelebilecek mi dersiniz?
Demir taksiden inip sadece valizlerini bırakacak kadarcık bir vakitten sonra hemen Şebnem'le bir plan yapmıştı. Yorgunluktan ölmek deyimi şu an onun için geçerliydi ama umurunda değildi.
Demir ve Şebnem buluştuklarında Rusya'nın donduran soğuğuna aldırmadan Moskova sokaklarını keşfe çıkmışlardı. Demir, Şebnem'in Rusya'da geçirdiği günleri dinliyor Şebnem de onun olmadığı zamanlarda onu nasıl özlediğini anlatıyordu. Elektronik eşya satılan bir mağazanın önüne geldiklerinde Şebnem oraya girmek istediğini Demir'in kendisini dışarıda beklemesini rica etmişti.
Demir de o boşlukta ICe Oteli arayıp Mine'den bilmesi gerekenleri öğrenip telefonunu kapatmıştı. Birkaç gün boyunca düşüneceği tek şeyin Şebnem olmasını istiyordu.
Bu sırada Şebnem de mağazadan çıkmış, hafif atıştıran karı görünce, tanelerini yakalamak ister gibi ellerini açmıştı. Demir de onun o sevimli halini hemen dibinden izliyordu.
"Ne yaparsan yap olmaz bazen" demişti Demir, üşüyen ellerini cebinde tutarken. Şebnem hiç anlamayan ifadesiyle, "Ne olmaz?" demişti.
Demir ellerini cebinden çıkarıp sanki fotoğraflıyormuş gibi ellerini kare şekline getirip, kadını da o karenin içine almış, "Ne atkı, ne eldiven, ne bere... Ne yaparsan yap, bu güzelliği kapatamazsın" demişti, yüzünde öyle bir gülüş vardı ki, bu gülüşle Şebnem ilk kez tanışıyordu.
Şebnem de bu iltifat karşısında mum gibi erimişti, hızla adamın koluna girerken, "Ne yaparsan yap donmazsın bazen, çünkü Demir Bilgiç'in kollarındasındır" demiş gülmeye devam etmişti.
Biraz daha yürüdüklerinde, Şebnem'in burnu kıpkırmızı olmuştu. Ellerini cebinden çıkaran Demir kadının atkısını daha sıkı bağlamıştı. Üşümesini hiç istemiyordu. Onun canını acıtacak hiçbir şey olsun istemiyordu.
Hemen önlerindeki ahşap masalarıyla dikkat çeken kafeye girip birer sıcak çikolata söylemişlerdi. Şebnem, hayran hayran Demir'in esmer tenini seyrederken, Demir de hiç olmadığı kadar yakışıklı görünüyordu bugün.
Şebnem, "Sen hep bu kadar yakışıklı mıydın?" dediğinde Demir'in cevabı, "Sen hep bu kadar güzeldin" olmuştu.
Demir'in bu cevabı karşısında Şebnem içine akan sıcaklığı hissetti. Hiç de planlamadığı bir şekilde, "Seni seviyorum Demir" demişti, gözleri hafif açılan Demir ise hiç bir şey demeyip bunun keyfini çıkardı.
İçeceklerini yudumlarken geleceğe dair ne yapacakları üzerine konuştular. Demir, Türkiye'ye gelmesini istiyordu. Şebnem ise Türkiye'ye gelmesi için belli şartların oluşması gerektiğini söylüyor ikili geleceklerini şimdi karşılıklı oturmuş planlıyorlardı...
+++
Seçkin yeniden, "En Derin'im olur musun?" dediğinde Derin adamın elindeki yüzüğü alıp, "Evet" diye haykırmıştı. İkisinin üstüne de güller saçılırken, Seçkin dünyanın en mutlu adamı gibi bakıyordu.
Seçkin yüzüğü kadının parmağına takarken onu anlından da öpmüştü. Çalan şarkı ilk danslarını yaptıkları Joyce Jonathan'ın T'en va pas'ı olduğunda Derin ne kadar harika bir adama evet dediğini tekrar doğrulamıştı. Adamın nefesi kadının hemen ensesindeydi ve gerçekten bu dansı hiç bu kadar harika ettiklerini hatırlamıyordu.
"Seçkin..."
"Aşkım" demişti Seçkin Sahipoğlu, onun bu benimseyen sesine, Derin ölebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romance"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...