37. Bölüm "Sapanca - I"

130 15 9
                                    

Bir gün aşklar biterr.... :) Hadi iyi okumalar. Yazar sizi ve oylarınızı seviyor.

Sapanca'da gölün kıyısında harikulade bir otele gelmiştik. Daha önce böylesi güzel bir yeri görüp görmediğime emin değildim. Burası şaka değildi! Alabildiğine yeşil ve inanılmaz bir temiz havaya sahipti. Geldiğimiz otelde arabadan indiğimiz anda üst düzey insanlar gibi karşılanmıştık.

Arabadan inip de otelin büyük kapısından içeri girerken yakışıklı kocamla birbirimize bakıp gülümsemiştik. ICe Otelin o büyük kapısı ve anılar muhtemelen onun da zihninde canlanmıştı. Danışmaya yürürken Seçkin elimden sıkıca tutmuştu. Ben etrafı yabancı yabancı izlerken o çok tanıdık bir yere gelmiş gibiydi. Danışmadaki kız Seçkin'e ismiyle hitap edince onun daha önce buraya geldiğine emin olmuştum.

Odamıza çıkarken trip atmak ister gibi ellerimi ellerinden kurtarmıştım, asansöre bindiğimizde görevli de yanımızda olduğu için sesini çıkarmamıştı. Odaya varana kadar kafamda bin türlü senaryo dönmüştü. Buraya daha önce kiminle gelmiş olabilirdi? Belki de Esin denen güneş gözlüklü hatunla gelmişlerdi. Belki de benim bilmediğim binlerce başka Esin vardı.

"Böyle buyurun efendim."

"Aşkım gelsene. Derin..."

Saf gibi odanın kapısında dikiliyordum. Seçkin önden ben arkadan odaya girmiştik. Buraya otel odası deyip dememek konusunda endişelerim vardı. Görevli kartı bırakıp çıkarken yatağın üstündeki gül yapraklarını ve yerdeki minik balonları görmüştüm. Bu otelin bir jestiydi, en azından o an için ben öyle düşünmüştüm.

Seçkin bir yandan üzerindekileri çıkarırken bir yandan da ortamı beğenip beğenmediğimi sormuştu. Birazdan sarı saçlarını yok edecek, mavi gözlerini benden başkasına bakmamaları için bir kavanoza koyacaktım haberi yoktu.

"İyi, güzel" diyebilmiştim. Malum trip atıyordum. Daha önce böylesi güzel bir yerde hiç konaklamadığımı, şu büyük balkondaki pofidik yastıklara kendimi atmak istediğimi, delicesine mutlu olduğumu söyleyemezdim. Öyle değil mi?

"O kadar mı?"

Yerden tavana kadar yükselen camdan yeşil cenneti izlerken, belimden Seçkin'in ellerinin dolandığını hissetmiştim. Üzerindeki gömleği de çıkarmıştı. Çıplak teniyle tam arkamdaydı. Tek eliyle yanaklarıma dökülen saçlarımı alıp kulaklarımın arkasına sıkıştırmıştı. Burnuma gelen kışkırtıcı parfüm kokusunu saymazsak şu anki durum pek de etkileyici sayılmazdı. Tabi bu durum kafasını boynuma yaklaştırıp konuşmaya başlayana kadar geçerli oldu.

"Buraya daha önce çekim için gelmiştim. Aklından geçen senaryoları unut."

İçimi okumak zorundaymış gibi yapmasını sevmiyordum. Çünkü o içimden geçenleri söyleyince ben ona biraz daha aşık oluyordum. Ve varlığına daha az şükrediyormuşum gibi geliyordu. Bir gün kaybedersem onu diye delice korkuyordum. Ben bunları düşünürken yanağımdan öpmüştü.

"Senden başkası da olmayacak. Gereksiz şeyler için üzülme."

İçimi titreten sesi beni mahvediyordu. Yüzümü yüzüne çevirdiğimde aşkla bakan gözlerini görmüştüm. Gülümsemişti ve beliren beyaz dişleri benim de onu öpmeme vesile olmuştu. Onun çıplak vücuduna bakmaya henüz alışamamış biri olarak fazlaca çekiniyordum, o anki yakınlaşmayı sonraya erteleyip banyoya kaçmıştım. Banyodan çıkıp güzel bir akşam yemeği yemiş, aşk soslu Sapanca'daki ilk günümüz bulutların üstünde geçmişti...

+++

Serdar, kendi kendine nereye gideceğini bilmeden arabasını sürüyordu. Sanki yol nereye götürürse kendini oraya öylece bırakacaktı. Mutlu konusunda gereğinden fazla oyalandığını biliyordu. Kendi kendine bu konuyu kapatması gerektiğini düşünüyordu. Mutlu çoktan kapatmamış mıydı? O halde Serdar neden kapatmayacaktı? Başından beri uğraşmıyor muydu? Daha kendini tam olarak anlatamamıştı bile... Ama yok sayılıyordu. Bu olanlar Serdar'a fazlaydı. Radyoda çalan hareketli bir şarkıya kafasıyla ritim tutarken yanan kırmızı ışık da durdu. Şehrin trafiğine saydırmaya başlayacaktı ki... Olamazdı! İmkansızdı! Hiç sırası değildi! Bu oydu! Karşıdan karşıya geçmek üzere yola adım atmıştı ki o da Serdar'ı fark etmişti...

Sen RengiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin