Çalan şarkıyı kendime armağan ediyorum :) Bölümü, bu şarkı arka planda çalarken yazdım çünkü.
Seçkin içindeki dalgalardan kendini koruyan bir simit bulmuş gibi hissetmişti kızın kolları belini sararken. Bir yandan fırtına gibiydi içinde kopan. Bir yandan da dingin bir şelale akıyordu içine sanki. Bu hislerle sırtına yaslanan kıza döndü. Kız titreyen gözleriyle kendisine bakarken, şefkat denen duyguyla sarmak istedi onu.
"Derin" dedi Seçkin, duyguları en derinden gelirken.
"Söyle Seçkin..."
Seçkin kızın ellerini tutmuştu. Gözünde bir damla yaş görmek istemiyordu. Hüzünle bakan birilerine daha tahammülü yoktu. Kızın ellerini kendi yüzünde birleştirirken, "İyileşmek istiyorum" demişti.
Derin, Seçkin'in sert kıvrımları olan yüzünde ellerini gezdirirken adamın gözlerindeki aşkı ilk kez bu netlikte görüyordu. Seçkin... Hiç beklemediği bir zamanda karşısına çıkmış ve hayatının ortaya yerine girmişti... Şimdi ise bu adam kendisine böyle bakarken, o da aynı duygularla ona bakıyor ve onun bütün yaralarını sarmak istiyordu. Seçkin kızın ellerini hafifçe yüzünde gezdirirken yeniden, "İyileşmeme yardım et" demiş, yalvarır gibi bakmıştı.
Derin de elleriyle adamın yüzünü kendine doğru çekmiş ve Seçkin'in gözünden düşen son damla yaşı da başparmağıyla silmişti.
"İyileşeceksin" demişti, Seçkin yorgun başını kızın omzuna yaslarken... Derin, Seçkin'in başına hafif hafif dokunurken Seçkin de dinlendiği bu limana hayatının sonuna kadar demir atmak istediğini fark etmiş kıza sıkıca sarılmıştı...
+++
Mutlu ve Serdar cephesinde ise olaylar aynı hızında devam edemiyordu. Serdar pas vermedikçe Mutlu bu oyunun canını sıktığını ve daha fazla yürütmesinin imkânsız olduğunu düşünmeye başlamıştı. En son Serdar için şarkı söylemesi üzerinden iki hafta geçmişti ve maalesef Serdar konusunda bir arpa boyu yol alamamıştı. Zaten Derin şu sıralar Seçkinle meşguldü ve görünen o ki Mutlu tek başına bu işi yürütemiyordu.
Okul, öğrenciler, veliler ve ev arasında koşturmaktan Serdar'a ayırabileceği bir vakti olup olmadığından emin değildi. Zaten Serdar'ın da Mutlu'ya vakti olduğu pek söylenemezdi. Geçen hafta Seçkin'le Kapadokya'ya çekim için gitmişler ve orada tanıştıkları birkaç kızla sürekli fotoğraf çekinip paylaşıp durmuşlardı. Daha doğrusu Serdar paylaşmıştı. Serdar sosyal medya hesaplarında sürekli başka kızlarla fotoğraflarını paylaşınca Mutlu da bu bilinmeze gidip gitmeyeceği konusunda endişeye düşüyordu.
Mutlu bugün de yine okuldan gelmiş ve Serdar'ın hesaplarını incelemeye almıştı. Tabletten fotoğraflara bakarken bir yandan da elmasından ısırıyordu. Serdar fotoğraf paylaşım sitesinde fena halde meşhurdu. Takipçileri, Serdar'ın her fotoğrafına yorum yapıyorlar, Mutlu'nun okurken bile utandığı sözleri o adama yazabiliyorlardı. Mutlu bunları Serdar'ın da okuduğunu hayal edince kafayı yiyecek gibi oldu. Tableti bir tarafa atıp elmadan koca bir ısırık daha aldı. Bir şey yapmalıydı, bir şey yapmalıydı ama ne yapmalıydı? Derken bir hışımla telefonu eline alıp Serdar'ı aradı... Serdar'ın açmasını beklediği sürede ise telefonun açılmadığı her saniye, sinirlerine ok olarak saplanıyordu.
"Açma bakalım! Hangi cevizi kırıyorsun acaba" demişti öfkeyle, tabii Serdar'ın tam da bu sözleri söylerken telefonu açtığını ise daha şu anda fark edebilmişti. Mutlu hızla eliyle ağzını kapatmış ancak Serdar'ın o fena gülücüğü çoktan duyulmuştu.
"Ceviz falan kırmıyorum, kuruyemişle pek aram yok" demişti Serdar, bir yandan da kıs kıs gülüyordu.
Mutlu ise hiç bozuntuya vermeden devam etti: "Nasılsın Serdar? Neredesin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romantizm"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...