Yukarıdaki Seçkin'in karesinden Derin...
Keyifli okumalar:)
Seçkin'le evlenip de yuvasını yapan dişi kuş formunda etrafta dolaşmaya başlayalı tam bir ay oldu. ICe Otel'in mevsim hasebiyle boş koridorlarında yine yakışıklı kocamın hangi güzel kadınları fotoğrafladığını düşünerek tamamlıyordum günümü. Otelde yaz döneminde yapabileceğim çok şey vardı ancak Antalya bu mevsimde pek de misafir ağırlayan bir şehir değildi. Turistler yavaş yavaş terk ediyorlardı buraları.
Terk edenlerden biri de Serdardı. Serdar da gidiyordu bu şehirden. Seçkin de ikna edememişti onu. Serdar'ın gitme sebebi ise belki biraz da Mutlu'ydu. Mutlu da yine aynı sıkıcı ve monoton hayatına dönmüş, kaldığı yerden devam etmişti. Serdar konusunu hiç açmıyor benim açmama da izin vermiyordu. Serdar olmadan daha iyi olacaktı Mutlu belki de. Serdar ise Mutlu'nun olmadığı bir yerlere gidecekti, belli ki bu şehri terk etmek için en iyi sebebi buydu.
Serdar birazdan Demir Bey'le görüşmesi bitince beni de alacaktı ve birlikte Seçkin'in yanına gidecek akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. Ben Mine'nin yanında Serdar'ın çıkmasını beklerken sarışın bir kadın gelmişti. Elbette ilk başta tanıyamasam da bu gelen şu modacı kadındı. Şebnem Dimitri.
"Mine, Demir müsait mi?"
Mine hemen ayağa kalkmış biraz beklemesi için kadına yer göstermişti. Ben de kuru bir selam vermiştim kadına. O da bana hatırlamış gibi baksa da bir şey demedi.
Aldığım son dedikodulara göre Demir Bey, Şebnem Hanıma evlenme teklif etmişti. Mine güya detayları anlatmayacaktı ama Demir Bey'in 2 gün boyunca nasıl hazırlandığını en ince ayrıntısına kadar dökmüştü. Ne şanslı kadınlar vardı, ben kadar olmasınlar... Ben bunları düşünürken Serdar kapıyı aralamış Demir Beyle çıkmışlardı. Şebnem hemen ayağa kalkmış Demir Bey de müstakbel karısının yanına gidip yanağına minik bir öpücük kondurmuştu. Demir Bey başıyla beni selamlarken Serdar da bana kaş göz yapmıştı. Mine ise garibim talimat bekler gibi dikiliyordu.
Serdar, "Seni de ben öpeyim kız gel" deyip Mine'nin yanında bittiğinde Mine amaçsızca mutlu olmuştu. Serdar Mineyi öpüp Şebnem'e hal hatır sormuştu. Şebnem ve Demir yan yana mükemmel görünüyorlardı. Kadının nazik elinin yüzük ve minik parmağından tutuyordu Demir Bey. Kadın da yüzünde güller açarken bakıyordu etrafına.
Serdar, "O zaman senden haber bekleyeyim Demir" derken Demir Bey de Tibet'le görüşeceğini haber vereceğini eklemişti. Tibet şu bir dönem başımıza zabıta kesilen adam değil miydi? Bir an için ürpermiş olsam da hemen o katı terketmemiz işime gelmişti. Şebnem ve Demir Bey odalarına geçerken ben de Serdar'la aşağı kata inmiştim. Yine sap gibi kalan Mine olmuştu.
Arabaya bindiğimizde Seçkin'i aramıştım ancak açmamıştı. Benden biraz sonra da Serdar aramış o da ulaşamamıştı. Merakıma yenik düşük sormuştum. Tibet o adam mıydı? Eğer öyle ise Serdarla alakası neydi?
"Tibet hani gelmişti ya, Tibet Karahan."
Aslında şaşırmamıştım ama sancılı geçen o günler, adamın her ortamda beni bulup bir şekilde rezil olmam falan gözümün önünden geçmişti tabii.
Serdar, "Hatırlamadım deme çok ayıp olur" derken, hatırladığımı belli eder bir ifade takınmış devam etmiştim.
"Yani?"
Serdar arabayı kullanırken, anlatmaya koyulmuştu.
"Yanisi gidiyorum işte Yengecim. Tibetlerin aile şirketi var. Demir de bir süre için bana yardımcı olup olamayacağını soracak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romance"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...