Kızın minik yüzü, Serdar'ın avuçları arasındayken etraftan gelen tezahüratlarda şiddetini artırmıştı. DJ başka bir şarkı çalmaya başladığında Tibet de Demir'e bakıp Serdar'ı işaret ederken, "Umutsuz vakıa" diyebilmişti.
Ardından her ikisi de gülüp Serdar'ı Mutlu ile yalnız bırakmışlardı.
Mine, Demir'in yanında bittiğinde Tibet de bu otelin çalışanlarının gerçekten sorunlu tiplerden oluştuğunu bir kez daha tasdiklemişti.
"Mine!"
"Demir Bey!"
Mine elini kolunu koyacak yer bulamayıp Demir'e yaslanmıştı. Demir de kuzeni Rümeysa'yı çağırıp yardım istemişti. Rümeysa'dan Mine'yle ilgilenip onu evine götürmesini isterken, kızlar için şoförünü de ayarlamıştı. Serdar ve Mutlu da uzakta bir şeyler konuşmaya başlamışlardı.
Bu sırada birkaç saat geçmiş Tibet, Demir'e bir sürprizi olduğunu söylemişti. Demir sürprizleri falan seven bir adam değildi. Tibet ve Serdar'dan farklı olarak düz bir adamdı. Onlar ise hayatı tüm kıvrımlarıyla yaşamayı seviyorlardı.
Tibet, lavaboya gidip gelmiş Tibet de bu arada sinevizyonu ayarlamış, ses sisteminin istediği gibi olmasını çalışanlara emretmişti. Otelden çalışanlar birer birer kafayı çekip ruhen kulübü terk ederken, kalanlar da ya dans ediyor, ya bir şeyler içmeye devam ediyorlardı. Tibet ise bunu fırsata çevirmişti. Sinevizyonu ayarladıkları yerde pek de tanıdık birileri yoktu... Olsaydı da önemli değildi.
Tibet, her şeyi hazırlamış beklerken, Demir de lavabodan dönmüştü.
"Gitsek mi artık Tibet, pek kimsede kalmadı zaten hem sen de yarın akşam yolcusun, yormayalım giderayak?"
"Son bir golüm var onu da atayım!"
Demir anlamaz ifadesiyle Tibet'e bakarken, Tibet de, "Böyle bir güzelliği bir tek sana yaparım, ballısın!" demiş kenarı çekilip görüntüyü oynatmaya başlamıştı.
Dev ekranda Şebnem ve Demir'in Rusya'da çekilmiş fotoğrafları dönmeye başladığında Demir'in de şoktan başı dönmeye başlamıştı.
Demir, "Sen bunları nereden..." derken Tibet de kendinden emin bir şekilde, "Tibet Karahan farkı" demiş inci dişleri esmer teninde görünecek ölçüde sırıtmıştı.
Fotoğraflar dönmeye devam ederken Demir, duygulu anlar yaşıyordu. Siyah saçlarını elleriyle karıştıran adam biraz da utanmıştı. Tibet aşktan anlayan bir adamdı... Özlem duygusunu en iyi bilen kişi olarak da böyle bir topu doksana gol olarak atmıştı.
Fotoğraflar bittiğinde Demir, tam teşekkür etmek üzere Tibet'e döndüğünde, "Benden daha çok görmek isteyeceğin kişi orada" diyerek yeniden ekranı göstermişti Tibet.
Demir ekrana döndüğünde Şebnem'i görmüştü. Şebnem canlı kanlı ekrandaydı... Demir öyle şaşırmıştı ki böyle bir şeyi gerçekten beklemiyordu... Şebnem koca ekrandan Demir'e el sallayıp selam verdiğinde, Demir de ruhen bu ortama el sallayıp Şebnem'in gönlüne doğru yol almıştı...
+++
Serdar ve Mutlu kulüpten oldukça uzağa gitmişlerdi. Yol boyu arabada, ikisi de bir şey söylememiş, Serdar malum ceketi Mutlu'nun sırtını kapatması için kıza vermişti. Mutlu bir adam tarafından hiç böylesi savunulmamış daha önce böyle bir duyguyu hissetme şerefine nail olamamıştı. Ancak şimdi Serdar, onu hiç görmediği kadar kıymetli, hiç hissetmediği kadar değerli hissettiriyor, Mutlu ise bu durumdan fena halde hoşlanıyordu.
Deniz kenarında bir çay bahçesine geldiklerinde Serdar her ikisi için de kahve söylemişti. Serdar yaşadıkları karşısında belki bir kahveyle bile ayılamayabilirdi. Minik masanın ahşap sandalyelerinde oturuyorlardı. Camın önünü seçmelerinin sebebi ise kendileri bilmese de ikisinin de gece ayı izlemeyi çok sevmeleriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Rengi
Romance"...Seçkin uzunca bir nefes alıp, kızın bileğini kavrarken kız da bir adım daha kendisine yaklaşmıştı. "Çok güzel bir rüya görüyordum." dedi Seçkin hafif kırık sesiyle: "Ne kadar güzel olduğunu düşünürken, gözümü açtım... Ne göreyim gerçek çok dah...