1. Bölüm

1.6K 64 79
                                    

Çalar saatin başımda ötmesiyle uyandım. Yine o saçma pazartesilerden biriydi. Paytak adımlarla aynanın karşısına geçtim. Gördüğüm görüntü kesinlik bir insanın yansıması olamazdı. Tipe bak ya! O ne öyle? Tarzan'ın kız versiyonu gibiydim. Tarzaniye!

Saati erteleye erteleye her zamanki gibi geç kalmıştım. Bir an önce hazırlanıp aşağıya indim. Abim evde yoktu. Zaten genelde şirkette sabahlardı. Onu düşünmeyi bırakarak ayakkabılarıma yöneldim. Sonuçta beni evde tek başıma bırakmak onun seçimiydi. Yine bir bağcık bağlayamama seansından sonra dışarı çıktım. Açelya'yla evlerimiz yakındı. O da benim gibi uykucu olduğu için ben mesaj atmadan okula gitmezdi. Bir mesaj atıp onu beklemeye başladım.

Çok geçmeden sağ taraftan birinin geldiğini hissettim ve başımı o tarafa çevirdim. Ama gelen Açelya değildi. İyi ki de değildi. Saat on iki yönünde tatlı bir çocuk bana yaklaşmaktaydı. Yanımdan geçerken "Günaydın." dedi. Etrafıma baktım. Benden başka kimse yoktu. Çocuk resmen gider ayak bana yürüyor. Ben de "Sana da günaydın." dedim. Sonuçta öküz değiliz. Fakat garip bir şey oldu. Çocuk normal bir şekilde gitmesi gerekirken bana bakarak gülmeye başladı. İnme falan indi herhalde. Ben ne olduğunu anlamayarak bakarken çocuk elindeki telefonu gösterdi.

Rezil mi olmuştum ben? Her zamanki gibi, evet. Vurun beni! Atın denizlere! Çocuk gülerek uzaklaştı. Tamam artık güldük, bitti. Bu ne ya? Ama bu sefer öyle böyle rezil olmamıştım. Kendi kendime gülmeye başladım. Bu sefer arkadan birinin kişneme sesini de duymuştum. Tabi ki Açelya'ydı. Biraz önceki olaya bizzat şahit olmuştu anlaşılan. "Nasıl da fake attı çocuk sana?" dedi ve gülmeye devam etti. Okula gidene kadar da susturamadım onu. Hatta bende ona eşlik ederek güldüm. Sinir bozucuydu.

Artık dayanamayacağımı anladım ve okula vardığımızda Açelya'yı arkamda bırakarak koşup sınıfa çıktım. Öğretmen henüz gelmemişti neyse ki. Ömer ve Doruk en arka sırada yan yana oturmuşlar ve Doruk her zaman olduğu gibi hiç susmadan Ömer'e bir şeyler anlatıyordu. Fakat bir farklılık vardı. Ömer onu genelde dinlemez küfrederdi. Bu sefer oturmuş dinliyordu. Bugün bir şey olacağını biliyordum ben. Kesin kıyamet falan kopacak. Bu tür şeylerin normal bir günde yaşanması olanaksızdı. Açelya da arkamdan girdiğinde baktığım yere yönlendirdi bakışlarını. O da inanamamıştı. Sonradan fark ettim. Ömer'in kulağında kulaklık vardı. Çok pislikti bu da. Kimin eniştesi be!

Ömer bizi gördüğünde hızla ayağa kalktı ve sevgilisine sarıldı. Ardından birbirlerine 'Günaydın aşkım.' deme aşamasından geçtikten sonra Ömer bir güzel azarlamaya başladı beni. "Kızım neredesiniz lan?! Kaç saattir şu malı dinliyormuş gibi yapıp dinlemediğim hakkında bir fikriniz var mı?!" derken eliyle Doruk'u işaret ediyordu. Doruk'sa olanlardan habersiz etrafına saf saf bakıyordu. Yazık, garibim benim. "Ömer fazla abartıyorsun." dedim. Doruk'u savunmam lazımdı ki Ömer çıldırsın.

"Fazla mı abartıyorum?! Ya kızım bir ara dinleyeyim, dedim. Harbiden dinledim de. Geri zekalı gitmiş babaannesine Supernatural izletmiş. Kadın bunu gördüğü yerde tuzla kovalıyormuş." Bunu yapmış olabilir miydi, gerçekten? Evet yapardı. Hatta bugüne kadar yapmamış olması tuhaftı.

"Aman be ne olmuş? Ne güzel işte. Babaannesi, Azrail falan gelirse kovalayabilir. Bence çok mantıklı." dedim. Ömer cidden sinirden çıldırıyordu. "Yağmur sabah sabah bu ne kafa?" diyerek Açelya'yı da yanına alarak gitti. Doruk'la baş başa kalmıştık. Yanına gidip oturdum. Hiçbir şey olmamış gibi "Naber kız?" diye ciyakladı. "İyidir be Zirvem." dedim. Ben ona 'Zirvem' derdim hep.

"Yağmur canım kankam, okuldan falan kaçsak mı ne yapsak?" Yalakalanıyordu. İşi düşmüştü tabi.

"Devamsızlığımız tavan yaptı, Doruk. Bizdeki de mallık. Kışın kaçıp ne bok yiyorsak. Artık seneye bu hataya düşmeyiz." dedim.

İzmir'in ManyaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin