Gece yarısını çoktan geçmişti. Bu, ortada dans eden kimsenin umrunda değildi. Hatta kendini rakıya vurmuş, kravatını gevşetmiş ve birkaç düğmesini açmış müdürün bile. Her yere eşofmanla giden beden hocaları en sonunda üstündeki parlak, saks mavisi ceketini çıkarıp beline bağlamıştı.
"Şuna bak, bizim Cep Herkülü."
Ömer gülerek beden hocalarını işaret etti. Kutay gülerek karşılık vermişti. Ömer normalde o duyduklarından sona bakmazdı Kutay'ın yüzüne. Belli Yağmur'la ilgili sıkıntılı bir şey vardı ortada. Fakat Kutay ve Yağmur'un dans ederkenki görüntüleri de gözünün önünden gitmiyordu. Yağmur'un gözlerinin için gülüyordu. Buna emindi. Ve onu hiç böyle görmemişti. Bu yüzdendi Kutay'ın yanında durması. Gerçi Kutay'ın da hakkını yiyemezdi. İyi arkadaşlık yapıyordu.
"Ömer hadi!" Açelya Ömer'e seslendi.
"Açelya saçmalama." Ömer kollarını kaldırarak onu engellemek istese de en sonunda kendini yine sevgilisiyle karşılıklı göbek atarken buldu. Kafası da iyi olmaya başlamıştı zaten.
Ortada Barış'ı sırtında gezdiren bir Doruk, duyduğu her müziğin ritmini horona uyarlayan bir Dursun, kafasının üstünde dönmeye çalışan Mert ve Barış'ın kravatını kafasına takmış Ceren'le hoplaya hoplaya dans eden bir Yağmur vardı. Karşılıklı göbek atan Ömer ve Açelya dışındaki herkes içiyordu. Şurada bir kibrit çakılsa otel havaya uçardı.
"Kuzen?" Baha yalnız kalmış Kutay'ın yanına gülerek oturdu.
Kutay eğdiği kafasını kaldırdı. "Hayırdır?" Kutay sormak istediği soruyu soramamıştı. Hem alacağı cevaptan korkmuş hem de Baha'dan çekinmişti. Ömer'le aşağı inmeden önce görmüştü Baha ve Yağmur'u. Daha merdivenlerin başındayken.
"Böyle ayrı ayrı olunca canım sıkılıyor. Barışalım artık." Baha kuzenini tanıyordu. O ettikleri kavga umursamamıştı bile. Bilerek yapmıştı zaten. Kutay'ı kışkırtmak için ama onun bu kadar tepki vereceğini düşünmemiş, biraz kırılmıştı.
"Ulan madem barışacağız ne diye beni kapı dışarı ediyorsun?" Kutay biraz olsun rahatlamıştı da yine de içindeki kurt duruyordu.
"Ben sana 18 senemi verdim, 18! Herif gidiyor benim ağzımı yüzümü yamultuyor. Neden etmeyeyim?"
"Hak etmiştin."
"Hak etmiştim tabii. Ama bak fena mı işte ayrı odalarda olmak? Hem özleriz birbirimizi hem sen de odaya kız atarsın."
"Ya tabii, kesin atarım." Kutay gözlerini devirdi. Önündeki biradan bir yudum aldı.
"Aaa kuzen hiç teklif etmiyorsun." Baha içerlemiş ses tonuyla Kutay'ın birasını alırken Kutay bir şey demedi.
"Seninkiyle konuştum." Kutay kaşlarını çattı.
"Benimki?"
Baha Kutay'ın sorusunu duymazlıktan geldi, devam etti. "Arkadaş olmamızın daha doğru olduğuna karar verdik. Ben bunları konuşmak için gitmiştim ama benden önce davrandı."
"Benimki kim lan?"
"Seninki işte: Yağmur." Kutay mümkünmüş gibi daha da çattı kaşlarını.
"Yağmur benimki mi oğlum? Salak salak konuşma"
"Ya hiç değil seninki falan. Böyle göz göze diz dize onunla gülerek dans eden benim zaten. Ya da kızın omzuna elini attı diye kuzenini döven kişi falan?"
Kutay diyecek bir şey bulamadı ve erkeklerin klasik kaçış yöntemini uyguladı. "Saçmalama."
"Ha şüpheliysen diye söyleyeyim, onun da sende gözü var." Göz kırptı. Kutay duyduğu cümleyle umut doldu. Yağmur'un dengesiz davranışlarını çözmek onun için çok zordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...