Akşam eve vardığımda yanan ışıktan abimin eve gelmiş olduğunu anlamıştım. Tahmin ettiğimin aksine evde volta atmıyordu. Salonda uyuya kalmıştı. Başını koltukların küçük yastıklarından birine koymuş ve pijamalarını giymeden uzanmıştı. Bir an onun bu haline üzüldüm. O kadar çok çalışıyor ve kendi kendini yoruyordu. Hele şu son zamanlarda bilgisayarından ve çalışmalarından başını kaldırmaz olmuştu. Ona böyle yapmasını söyleyen yoktu. Aslında düşündüğüm o tatili de kendimden çok abim için istiyordum. Dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Abimi dürterek uyandıramazdım fakat yine da şansımı denedim. Düşündüğümün aksine gözlerini yarım yamalak açtı. Beni gördüğünde kaşlarını çattı ve biraz önce yarı kapalı olan gözlerini tamamen açtı. Yorulduğu her halinden belli oluyordu. Üzerindeki uykunun etkisini atmadan beni azarlamaya başladı.
"Neredesin kızım sen bu saate kadar?!" Allah'a şükürler olsun ki uykuluydu.
"Okuldan sonra bizimkilerle yemek yemeye falan gittik."dedim. Okuldan kaçtığımı bilmesine gerek yoktu sonuçta.
"Yalan söyleme! Açelya'yı aradığımda dağıldığınızı söyledi. Bi' de şu Doruk'a söyle, bundan sonra telefonu açık dursun." Abim işini biliyordu. Aramızda ağzında bakla ıslanmayan bir Doruk vardı.
"Gelirken yürüdüm de. Ondan oldu."
"Bir daha eve geç gelirsen bacaklarını kırarım. Yarın görüşeceğiz zaten." Annem gibi beni azarlıyordu. Kendini tekrar koltuğa bırakacakken onu tuttum. Tehdidiyse tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.
"Hadi yatağına yatırayım seni." Büyük olan ben miydim o mu belli değil. Resmen abime bakıcılık yapıyordum. O hala uyku sersemi olduğu için bir elimi beline dolayıp yukarı çıkardım. Odasına girdiğimizde pijamalarını giymesini söyledim ve üstünü değiştirince yatağına yatırdım. Odasından çıkmadan önce yanağından kocaman öptüm. "İyi geceler." dedikten sonra kendi odama yöneldim.
Yatağa başımı koyar koymaz düşüncelerim beni meşgul etmeye başladı. Bugün olan o olay mesela. Bir şeyler döndüğünü fark etmemek için aptal olmak gerekiyordu. Baha denilen o çocukla oyun oynamam normaldi bana göre. Bu tür şeyleri hep yaşamıştım fakat sonrasında olanlar tuhaftı. Hiç tanımadığım biri benim abimi tanıyordu. Üstelik gördüğüm kadarıyla hemen hemen aynı yaştaydık. Bir iş adamı falan olsa anlardım. Bu durum farklıydı. Evet, abim bu yaşına rağmen başarılı biri olarak tanınırdı. O çocuğun abimi tanıması... Bilmiyorum aşırı garipti.
Özellikle şu son telefon konuşması. Tüm bunlar ben adımı söyledikten sonra olmuştu. Kutay kişisini yanına çağırdı ve beni durdurdu. Gerçekten tuhaf olayların döndüğü ortadaydı. Sonra düşünmeyi bıraktım. Bu Baha'yı son görüşümdü büyük ihtimalle. Ya da...
Telefonumu elime aldım ve sosyal medya hesaplarından adını aratmaya başladım. Ama zaten gerek kalmamış, o beni bulmuştu. Attığı isteği kabul ettim ve o dakikada bana mesaj attı. Beni mi bekliyordun lan!
Baha Ertunç :
Bugün olanlar için kusura bakma. Son anda aklıma bir şey gelmişti. O yüzden öyle saçma sapan davrandım.
Vay demek özür diliyor. Fakat sonraki yazdıklarına inanmamı falan beklemiyordur umarım. Ortada bir şeyler döndüğüne adım gibi emindim. Şimdi de durumu kurtarmaya çalışıyordu. Fazla takılmadım.
Yağmur Akman :
Önemli değil. Takılmadım zaten öyle davranmana.
Baha Ertunç :
İyi, o halde. Rahatladım. Aslında ben bundan sonra görüşelim, diye mesaj atmıştım.
Çocuk resmen açık ara farkla yürüyor. Pardon yürüyor mu dedim? Koşuyor lan bu bildiğin! Ne olup bitiğini öğrenmem için ilişkiyi kesmemeliyim. İşte bunu düşünecek kadar da zeki bir insanım fakat kimse değerimi bilmiyor. Neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Jugendliteraturİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...