Yağmur Akman
Sabahları uyanmak herkes için çekilmez bir çileydi. Yaz tatilinde bundan kurtulacağımı sanarak kendimi fazla umutlandırmış ve her zaman olduğu gibi hüsrana uğramıştım. Abim sabahları beni türlü yollarla kaldırmaya çalışırdı. Yataktan itmek bir numaralı tercihiydi, bazen ona bile tepki göstermediğimde beni yorganın içine sarar yere yuvarlardı. Şu ana kadar bunlardan daha cani bir stil görmeyeceğime emindim fakat yine yanılmıştım.
"Uyansana kız!" Kutay'ın başımda bilmem kaçıncı kez bağırmasına homurdanarak tepki göstermiştim. İlk denemesi bana seslenmekti, ikincisi ağzıma terlik vurmak olmuştu. Bunda ise yalnızca gözlerimi açmış ve tekrar kapamıştım. Şimdi ise beni ayağımdan tutup şezlongdan düşürmüştü ve sürükleniyordum. Huysuzlukla tek gözümü açtığımda kendimi tuzlu suların içinde buldum. Küçük bir çığlık atıp kendime gelmeye çalıştım. Denizin neden bu kadar soğuk olması da merak konusuydu. Ayrıca yerde de sürüklendiğim için dizim çizilmişti ve tuzdan dolayı yanıyordu.
Sinirle Kutay'a döndüm. O da beni buraya sürüklerken ıslanmıştı ama gülüyordu. Bir hışımla üstüne atladım ve kafasını suya gömdüm. O benden kurtulmaya çalışırken ben onu geri püskürtmek amacıyla suyun altından bacağına tekmeler savuruyordum. Tabii benim gücüm onunkiyle bir olmadığı için kolaylıkla elimden kurtuldu ve biraz öncekinin tam tersi şeklinde bir görüntü oluştu. Ben suda hayatta kalma çabaları verirken o kötü adam kahkahası atıyordu. Ardından onun sesi kesildi ve ben sudan başımı çıkarır çıkarmaz küçük kız çığlığı duydum. Pardon Doruk'muş. Doruk çığlık çığlığa bağırıp bizim burayı işaret ediyordu.
"Pijamalarla denizde kavga etmek. Allah'ım hep bunu yapmak istemişimdir. Bekleyin beni!" diyerek yanımıza atladı. Garip olan onun üstünde de pijama olmasıydı. Gerçi bu bahsi geçen kişi Doruk olunca ortada şaşılacak bir şey olmamalıydı.
Uyarı: Mutluluktan dört köşe olmuş bir Doruk, dört yüz katır gücüne ulaşabilir. Kutay'dan daha cılız olan Doruk ikimizin kafasını da suyun içine gömmeyi başarmıştı. Bununla da kalmayıp suyun içinden kafamı ısırmayı bile başarmıştı. Hissettiğim acıyla bağırmak istesem de başım hala denizin içinde olduğu için ağzımı açtığım anda boğazıma su kaçmıştı. Ben Doruk'dan kurtulmaya çalıştıkça o daha çok baskı yapıyordu. Derken kafamda hissettiğim güç bir anda hafifledi ve sonra tamamen gitti.
Gözlerimi denizin tuzlu suları nedeniyle zorla açtığımda Doruk'u kulağından tutup sürükleyen bir Baha'yla karşılaştım. Kahramanım benim! İçimden geçene kendi kendime gülmeye başladım. Baha ve Kutay bana bir bakış attıktan sonra 'Neyse' anlamında kafalarını geri çevirdiler.
Denizden çıktıktan sonra gelen o üşümeyi iliklerime kadar hissediyordum. Kollarımı etrafıma sararken kıyıda bizi izleyen vefakar(!) arkadaşlarıma doğru ilerledim. Ömer Açelya'ya bakıyordu, Açelya da ona. Bu yüzden Barış ve Dursun'a döndüm. Onlarsa gülmekten bana bakamıyorlardı. Küçük bir çocuk gibi sinirle ayağımı yere vurdum. Bir 'Of' eşliğinde sahilden uzaklaşarak odama çıktım. Kısa bir duş alıp saçlarımı kuruttuğumda kaşınmadığını fark ettim. Gerçekten Kutay'ın önerisi işe yaramıştı. Buna inanması zordu ama bana iyilik yapmıştı. Artık ona bir teşekkür borcum vardı. Aslında yoktu. Belki de bitleri o bulaştırmıştı kafama. Gayet mantıklı bir teoriydi sonuçta. Kutay bu, yapar mı yapar. Odada fazla oyalanmadan aşağı indim.
Karnım gerçekten acıkmıştı. En son dün gece yatmadan Doruk'tan arakladığım yiyecekleri yemiştim. Açık büfe de kapanmadan kahvaltı yapmam gerekirdi. Zaten sonra da derse girecektik. Bildiğiniz yaz tatilinde koskoca otelde ders işleyecektik. Hatta ders işlediğimiz yer konferanslar için ayarlanmış özel odalarda olacaktı. Bunlar ayrıcalık değildi yalnızca bizim gözümüzü boyayarak ölüme hazırlıyorlardı. Bundan emindim. Saçımı kurutmadan sıkıca topuz yapıp aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Dla nastolatkówİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...