O saçma yolculuktan kurtulduğumuz günün üstüne koskoca bir hafta geçmişti. Herkesin bu yolculuktan bir ders almasını bekleyen öğretmenleri hayal kırıklığına uğratmıştık. Değişen tek şey ortam olmuştu. Onun dışında kimse de bir değişim göremiyordum. Şimdi de havuzun şezlonglarına oturmuş sıkılıyorduk.
"Eee bugün ne yapıyoruz?" dedi Açelya bıkkınlıkla. Haklıydı. Buraya geldiğimiz günden bu yana otelden dışarı çıkmamıştık. Gerçi çıkmak zaten yasaktı.
"Gençler ben bir yer buldum." dedi Doruk heyecanla. Açıkçası onu takmaya hiç niyetimiz yoktu. Fakat başka kimsen bir ses çıkmadığı için mecburen dinleyecektik.
"Bir tane bar buldum. Bence oraya gidelim. Hem otelden çok uzak değil." dedi.
"Kendine gel lan?! Ne barı?! Bize emanet kızlar var burada!" dedi Ömer sinirle. Başka kim derdi ki böyle bir şeyi zaten. Açıkçası neresi olduğunu bilmiyordum. Fakat Doruk'un bahsettiği yeri merak etmiştim.
"Ömer bu mala güven olmaz ama ben merak ettim burayı. Ne olur bir kere gitsek? Sonra hiç gitmeyiz. Ne olur?" diye Ömer'e yalvardığımda bana kesinlikle itiraz istemeyen gözlerle baktı.
"Ya Ömer, Yağmur haklı. Bir bakıp çıkarız ne olur ki?" dedi Açelya da. Bunun üzerine Ömer yumuşar gibi oldu.
"O ne öyle lan?! Bir arkadaşa bakıp çıkacaktım der gibi." diye dalga geçti Barış.
"Bu sizin bildiğiniz barlardan değil yalnız!" dedi Doruk bilmiş bir şekilde.
"Nasıl bizim bildiğimiz barlardan değil? Oğlum gay bar falan mı?! Bir kere o hataya düştüm ben! Bir daha asla! Nereye götüreceksin lan sen bizi?!" diye sitem eden Barış'a hepimiz uzaylı görmüş köylü misali bakıyorduk.
"Bakmayın lan öyle! Sadece küçük bir meraktı diyelim." dediğinde gülmeme engel olamadım. Ben gülmeye başlayınca zaten herkes bana katılmıştı. Bir süre Barış'la bu konuda dalga geçtikten sonra Ömer'in iznini almak için ona yavru köpek bakışlarımdan yollamaya başladım. Bunu gören Açelya da bana katılınca Ömer bıkkınlıkla nefes aldı.
"Peki! Ama içki yok!" dedi Ömer.
"İçki yok!" diye tekrar ettik Açelya'yla beraber. Daha sonra Doruk'a döndü Ömer.
"Sana ne kadar güvenebilirim?" diye sorduğunda kahkahamı son anda bastırdım.
"Aşk olsun pıtırişkom!" dediğinde Ömer'in kendini zor tuttuğunu görebiliyordum.
"Oğlum sen nereden biliyorsun orayı?" dedi Ömer sabır dilercesine.
"Geçen internette dolaşırken gördüm. Herkes güzel diyordu. Bende hiç gitmedim." dediğinde bu çocuğun neden bu kadar mal olduğunu bir kez daha sorgulayıp bir kez daha cevap bulamadım.
"Tamam gideriz. Ama hele yanlış bir şey yapın hepinizin ağzına sıçarım. Kızlar üzgünüm ama buna siz de dahilsiniz." dedi Ömer. Ardından
"Hem Yağmur senin ayağın sakat değil miydi ya? Gitmeyelim en iyisi biz." diye ekledi.
"Geçti Ömer, geçti. Gidebiliriz yani!" dediğimde arkadan bir ses duyuldu.
"Nereye gidiyormuşsunuz?" diye sordu sesin sahibi. Kim olduğunu çok iyi biliyordum. Ama nedense ismini söylemeye bile dilim varmıyordu.
"Ya bu çocuk niye her seferinde yırtık çoraptan çıkan parmak gibi her yerde kendini belli etmek zorunda?" dediğimde bana 'Sen çok biliyorsun' bakışlarından atarak Barış'ın yanına kuruldu.
"Bunu neden sana söyleyelim Kutay?" dedim en sonunda.
"Belli ki bir planınız var ve anladığım kadarıyla sizin planlarınız çok masum olmuyor. Bu masum olmayan planlardan müdürün haberi olursa ne olabilir? Bilmem anlatabildim mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...