Yağmur Akman
Başım ağrıyordu. Başım çatlıyordu.
"Yağmur!" Bu bağırışlar bitmek bilmiyordu.
"Sipaydim!" Kafamı patlatmak istiyordum.
"Yağmur üç gündür başın ağrıyamaz. Çık artık şu yataktan." Yüzüme kadar çektiğim yorganı aşağı indirdim. Neden yalnız kalamıyordum?
"Tövbe bismillah!" Barış'ın şok oluşuna yüzümü buruşturdum.
"Bu ney lan?" İlk tepkisi yetmemişti, bir de elleriyle beni göstererek şok oluyordu. Hafiften de eğilmişti. Barış kaos istiyordu. Barış yine drama queenlik peşindeydi.
Onu es geçerek ellerini göğsünde kavuşturmuş Ömer'e baktım. Su tabancasıyla intihar etmeye çalıştığım için hala kızgın olmalıydı. Ya da başka bir şey vardı, Ömer'i anlayamıyordum.
"Ulan adi! Kaçtır gösteri provalarını ekiyorsun, biz de 'bu depresyonda elleşmeyelim' deyip duruyoruz ama sence de yetmedi mi?" Demek Ömer buna sinirliydi.
"Ben iki role yetişemiyorum sipaydim." Doruk başını iki yana salladı.
"Uydurma lan! Senin kendi rolün çim olmaktı zaten ama Yağmur sayesinde artık çimlerimiz kurak parkelere dönüştü. 'Yağmur'suzluk. Bilirsiniz işte."
"Kelime oyunu mu yaptı şimdi bu lavuk?" Ömer eliyle Barış'ı gösterdi. O geceki rezilliklerimizden sonra Ömer'in küfür kısıtlaması bir süreliğine askıya alınmıştı.
"Bak Ömer," Barış Ömer'e diklenmeye başlamıştı. "Kaçtır benim üstüme oynuyorsun, yapma."
"Bir siktir şuradan." Ömer Barış'ı görmezden gelerek yine bana döndü. "Hanımefendi kalkarsanız artık diyoruz. Ha, nasıl olur?"
"Ama Ömer,"
"Lan kalk artık!"
"Ülkücü kurt adam seni!" Sinirle yataktan kalktım. Çünkü bu söylediğimden sonra Ömer benim amel defterimi kapatabilirdi.
"Ne dedin sen?!" Gözlerini açarak bana baktı. Sonra Açelya'ya döndü. "Ne dedi o?!"
"Demedi bir şey, hayatım. Hadi biz gidelim de Yağmur da giyinip gelsin. Malum 3 gün sonra gösteri var." Açelya herkesi odadan itekleyerek çıkardı. Benim de kendime gelmem için bir banyoya ihtiyacım vardı. Onlar gittikten sonra bir süre oyalanıp işlerimi halletmeye koyuldum.
Doruk Balcı
Acaba hayat niye vardı?
Acaba şu an nefes alırken iç organlarım ne hissediyordu?
Kalbim 3 saniyeliğine dursa, sonrasında yaşayabilir miydim?
Allah beni neden yaratmıştı?
Uzandığım yerden kafamı kaldırdım ve yukarıya baktım. Allah'ım beni iyi ki yaratmışsın. Kendi kendime gülümsedim.
"Ulan puşt! Yapman gereken tek bir şey var: Yatmak! Dümdüz, sırtüstü, patates çuvalı gibi yatmak!" Pıtırişkomun bağırışıyla ona döndüm. Nasıl da ateşli oluyordu sinirlenince. "Hareket etmeyeceksin, Doruk! Hareket etme!" İsmimi ne de güzel söylüyordu. Ne dediğini duymamıştım bile. Başımı salladım.
"Barış ben bu repliği söylemek zorunda mıyım?" Sipaydim seslenmişti. Barış da kimdi?
"Evet, Yağmur. Söylemek zorundasın. Zaten önemli yeri o!"
"Ama neden böyle diyorum? 'Beni bırakın, siz devam edin' ne? Beni falan bırakamazlar!"
"Yağmur attırma tepemin tasını! Git işine hadi!" Bu Barış denen hıyarı da hiç sevmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Novela Juvenilİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...