Yağmur Akman
Başımdaki ağrıyı hiçe sayarak gözlerimi açmaya çalıştım. Bir süredir uyanık sayılırdım, yalnızca gözlerimi açmak istemiyordum. Uyuduğum sanılırken edilen sohbetleri duymuştum bile.
"Olay ne? Ben hala çözemedim." diyordu Barış. Sonra birinin iç çekişini duydum. Kız sesiydi. Açelya da olabilirdi, Doruk da.
En son ne olmuştu? Vallahi garip bir olaydı. Kutay'ın böğründen bıçak çekilirken bayılmıştım. Kafamı da taşa vurmuş olmalıydım çünkü bu ağrının başka bir açıklaması olamazdı. Bu arada Kutay? İyidir demi? Lütfen iyi olsun çünkü.
"Olayı şimdi öğreneceğiz. Uyandığı halde gözlerini açmayan bir salakla karşı karşıyayız." Ömer'in söylediklerinden sonra mecburen gözlerimi açmıştım.
Fazla uyumaktan olsa gerek açılırken acıyan gözlerimin ardından bulanık bir görüntü gördüm. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra görüntü netleşti. Açelya dağılmış saçları ve akmış makyajıyla bana bakıyordu. Ömer'in endişesi yüzünden okunuyordu ama bunu kimseye belli etmemeye çalışıyordu. Rol yeteneğinin sıfır olduğunu hiç söylemiş miydim? Barış yanımda oturuyordu. O da bitkin bir halde görünüyordu. Fakat Doruk'u görememiştim.
"Yağmur!" Açelya mutlu bir bağırışla bana sarıldı. Kafamı vurduğum için fazla sarsmamaya özen gösteriyordu. Açelya benden yavaşça ayrılırken kendimi toplamak adına biraz doğruldum. Ve Doruk'u gördüm.
Yatağın karşısındaki duvara yaslanmış ve dizlerini kendine çekip yere oturmuş haldeydi. Gözleri ve burnu ağlamaktan kızarmış olmalıydı. Hala dolu olan gözleriyle ayağa kalktı ve yavaş adımlarla bana yaklaştı. Ona böyle bir üzüntü yaşattığım için kendimden nefret ettim. Doruk her zaman neşeli olmayı hak eden biriydi. Temiz kalbi ve fazla saf olan bünyesi, mutluluk dışında başka bir duyguyu kaldıramazdı.
Bana yaklaşan Doruk'a küçük bir tebessüm gönderdim. Doruk gelip bana sıkı sıkı sarıldı. Omzumun ıslanışından ağladığını anladım. Ve onun ağlamasıyla içime öküz oturdu. Ciddi olaylar dışında ağladığını görmemiştim. Hatta çoğunlukla onlar da bile ağlamazdı. Doruk'un ağlayacağını bilsem, o gece dışarı bile çıkmazdım. Onun iç çekişleriyle gözlerimde biriken damlaları serbest bıraktım. Şurada biz bizeydik. Ağlamamı görmeleri sorun olmazdı.
"Sipaydim."
"Zirvem." Söylediklerimiz ikimizi de güldürmüştü. Doruk benden gülerek ayrıldı. Hızla arkasını döndü ve tahminimce gözlerini siliyordu. Ben de onun yaptığını yaptım ve Ömer'e döndüm.
"Kızmayı sonraya erteleyeceğim," En azından anlayışla bir odun. "Ama bana ne olduğunu anlatman gerek." Gerçekleri, yani Kutay'ın yaptığı adiliği söylemeyecektim. Aralarını bozmaya gerek yoktu. Kutay'ın oyunu dışında her şeyi anlattım.
"Yani bu hale düşmenin sebebi, yine kendi salaklığın?"
"Eh, bir nevi öyle de denebilir."
"O zaman benim herhangi birini dövmeme gerek yok. Laf atanları zaten siz halletmişsiniz." Kafamı salladım. Bir saniye, ben onu tek başıma yapmamıştım!
"Ne durumda?"
"Efendim?"
"Şerafettin!"
"Ulan ben bıçaklandım! Kuzenim adam yaralama suçundan sorgu odasında ama kız tavasını düşünüyor!" Bir anda duyulan Kutay'ın sesiyle irkildim. Sağ tarafımı döndüğümde orada olduğunu gördüm. İyiydi. Derin bir nefes aldığımı söylememe gerek yoktur herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...