17. Bölüm

238 15 2
                                    

Sırf otelden çıkmak için çıkmıştım ve şu an nereye gittiğimiz hakkında tek bir fikrim bile yoktu. Yaptığım düşüncesiz hareketler bir ara başıma bela açacaktı ama şimdi bunu düşünecek zaman yoktu. Kutay başını yere eğmiş önde ilerlerken ben de Baha'yla konuşuyordum. Her zaman olduğu gibi. Kutay da bir ara aramıza katılmalıydı fakat sorun bendim, galiba.

"Kutay nereye gidiyoruz?"

"Sana aptalca bir şey yapmaman gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum."

"Tamam dediğimi hatırlamıyorum."

"Ben de karşı çıktığını hatırlamıyorum."

"Peki, ne yaptım?"

"Bir de soruyor musun?" Dalga mı geçiyorsun, be adam?! "Soru sordun, çingene."

"Bunda bir aptallık belirtisi göremedim."

"Bazen o kafanın, içinde bir beyin olmamasına rağmen neden bu kadar büyük olduğunu merak ediyorum," bir nefes aldı "Büfe bulmamız gerektiği dile getirilmişti!"

"Unutmuş olabilirim!"

"Pek çok şeyi unuttuğun gibi mi?"

"Mesela?"

"Mesela, bana vermiş olduğun söz?"

"Öyle bir şey yok ki!" Hadi ama kanıtlayamazdı ki. Ölene kadar inkar edecektim galiba.

"Emin misin?" Kafamı salladım. Bana alayla bakıyordu. "O zaman bir saniye," Cebinden telefonu çıkarttı ve birkaç hareketinden sonra etrafta benim sesim yankılanmaya başladı.

"Ben, Yağmur Akman, Kutay Ertunç'un istediği bir şeyi ne zaman ve ne koşulda olursa olsun yapacağıma, namusum, şerefim, onurum, gururum ve Şerafettin'im üzerine yemin ederim."

"Sen. Hangi ara?!"

"Ben işimi her zaman garantiye alırım, çingene. Öğren artık."

"Şey," Baha Kutay ve bana garip bakışlar atıyordu "Şerafettin kim? Hatırlayamadım da." Ona bahsetmiş miydim? Vallahi ben hatırlamıyorum, Baha kuzum.

Normal bir şeymiş gibi "Tavam." derken çantamdan çıkarmaya çalışıyordum ama Kutay buna fırsat bile vermeden "Aha buldum!" diyerek koşarak karşımıza çıkan büfeye gitti. Baha da gördüğü büfeyle gözlerini büyütürken hızlı adımlarla oraya gidiyordu. Ben de çantamı geri sırtıma takıp yavaş adımlarla yanlarına gittim. 

Kutay'ı dondurmaların başında, elindeki poşete meybuz doldururken görmeyi beklemiyordum. Baha ise başka bir poşete çekirdek, kola koyuyordu. Ay, en sevdiklerim!

"Sulugöz alayım mı?"

"Sorduğun hata kızım! Doldur!" Kutay neden bu kadar neşeliydi? Gerçi onun neşesi de bana bulaşmıştı. Son zamanlarda ilk defa bu kadar mutluydu değil mi?

Kutay parayı öderken bir yandan da aldığı sigarayı saklamaya çalışıyordu. Onu öyle görünce gülme isteğimi bastıramadım. Komiğime gitmişti. Hiçbir şeyden çekinmeyip bundan mı çekiniyordu? İçmesi doğru değildi ama bana garip gelmemişti. İşini halleden Kutay ilerideki parkı gösterdi. Şimdi bunlarla oturup dedikodu mu yapacaktım? Bana uyar.

"Bunun için mi çıkmak istedin dışarı?"

"Efendim?"

"Otelde de dedikodu yapabilirdik."

"Sigara için çıkmıştım. Sonra sıkıldığımızı fark ettim. Ayrıca meybuz buldum. Sence kaçırır mıyım?"

"Haklısın." 

İzmir'in ManyaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin