İntikam Gecesi
"Doruk, tekrar tekrar söylüyorum eğer bir aksilik çıkarırsan öldürürüm seni. Bu sefer kimse de alamaz elimden. Ona göre ayağını denk at." Ömer her attığı adımda Doruk'u uyarıyordu.
"Siz de bir tutturmuşsunuz batırırsam, diye. Neymiş efendim, her şeyi elime yüzüme bulaştırıyormuşum. Bugüne kadar neyi mahvettiğimi gördünüz ki?" Doruk da haklı olsa da olmasa da kendini savunuyordu işte.
"Dedi, en son planımızda kendini ifşa eden çocuk." Bunu ben söylemiştim. İş, Doruk'a laf sokmaya gelince akan sular duruyordu benim için.
"Tamam, bir kere olmuş olabilir. Her seferinde yüzüme vurmak zorunda değilsiniz, lütfen." Geri zekalı trip atıyordu.
"Sadece bir kere mi oldu?" Açelya girmişti araya. Şu an okulun bahçe kapısının önünde durmuş içeri nasıl gireceğimizi düşünmek yerine kavga ediyorduk.
Abime Açelya'yla kalacağımı söylemiş ve onu öyle atlatmıştım. Annesi ve babası Ömer'e zaten karışmıyordu. Açelya'nın ailesi de bugün evde yoktu. Durum böyle olmasına rağmen aramızda en kolay izin alan Doruk'du. Okula gelmek için değil de dışarı çıkmak için. Doruk, annesi ve babasına sormak yerine gitmiş abisi Duhan'a sormuştu. Zaten Doruk'u başından atmak için fırsat kollayan Duhan abi "Gidişin olsun da dönüşün olmasın inşallah. Siktir git!" diye bağırmıştı. Çocuğa üvey evlat muamelesi yapıyorlardı. Fakat kimsenin buna alındığı falan da yoktu.
"Bir saniye ya. Kavgayı sonra ederiz biz. Şimdi okula girmemiz lazım. Bunun için de şu görmüş olduğunuz demir parmaklıklar aşılmalı." dedi Ömer mantığını konuşturarak. Bu çocuk nasıl bu kadar zeki(!) olabiliyordu?
"Engin denizlere karşı koymalı ve düşmanı bir an önce uzaklaştırmalıyız." dedi Doruk salağı.
"Ya Allah rızası için bi' gün, bak sadece bi' gün mantıklı konuş. Lütfen ya. Gece gece kiminle uğraşıyorum. Yemin ederim cennetlik adamım ben." Son cümleyi kendi kendine söylemişti Ömer.
"Pardon kanka, kendimi kaptırdım. Gaza gelmişim bir an da." Açıklamaya bak, açıklamaya. Ömer sabır çekerek kapıya yaklaştı. Kızlar olarak Doruk ve ben sessiz kalırken Açelya "Nasıl çıkacağız? Düşüp de bir yerimizi kırarız şimdi! Benim üstümde toz olacak şimdi! Kapı da böcek var mıdır ki?" diyerek Ömer'i cesaretlendirmeye(!) çalışıyordu. Bu kız önceden bu kadar süsüne püsüne de düşkün değildi. Korkudan falan saçmalıyor olsa gerek.
Ömer bir demir parmaklıklara bir de kız arkadaşına baktı. Sonra tekrar başını kapıya çevirerek "Bu da gitti." dedi ve tırmanmaya başladı. Bu da örnek ilişkiydi işte. "Aman dikkat et! Sonra ben senin gibi sevgili nereden bulacağım?" Açelya, ciddi misin? Benim bir bakışımla sesini kesti.
Ömer fazla zorlanmadan bahçeden içeri girmeyi başardı. "Açelya, hadi gel." Açelya da hemen tırmanmaya başladı. Birkaç ciyaklamanın sonunda o da içeri girmişti. Geriye ben ve Doruk kalmıştık. Vay be! Ne harika ikili ama! Açelya ve Ömer bize bakmadan arkalarını dönüp gittiler.
"Önce sen çık kanka." Önden beni gönderip kaçacaktı, salak. Ben bunu yer miyim? Aslında yerdim ama olsundu.
"Hadi ya! Arkadan kaçacağını biliyorum. Önce sen!"
"Ya vallahi kaçmam. Hadi ilk sen!"
"Doruk yemin ediyorum salaksın. Eğer balıkların Oli ve Moli'nin yaşamasını istiyorsan tırmanırsın. Yoksa ikisini de yerim. Kızartarak." Evde beslediği balıklarından bahsediyordum. Onlara fazla düşkündü. Bu normal olabilirdi fakat bu balıklar japon balığı ya da onun gibi küçük balıklardan değildi. Beslediği balık alabalıktı. Ciddiyim. Bizim yediğimiz alabalığı bu evde akvaryumun içine koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...