4. Bölüm

663 47 12
                                    

Bizimkilere inanmayacakları bir yalan söyledikten sonra Baha'nın adresi attığı yere doğru yürümeye başladım. Yalanı tek fark eden Açelya olmuştu gerçi. Üstümü değiştirme gereği duymamıştım. Zaten kısa bir konuşma yaptıktan sonra geri dönecektim. 

Okula fazla uzak bir yer seçmemişti. Bu da benim için iyi olmuştu. Ara sıra abimle gittiğim bir yerdi zaten. Yabancısı değildim. Kafenin önüne geldiğimde içeri girmeden Baha'ya baktım. Kafasını elindeki telefona gömmüş bir bacağını da sabırsız bir şekilde sallıyordu. Kafeye girerken ayağım takıldığı için saçma salak bir giriş yapmıştım. Oysaki ondan öncesinde ne kadar da havalıydım. Üzdü. Ayaklarımı yere vura vura düşmemek için bir iki büyük adım attım. Biraz önce telefonuyla ilgilenen Baha başını kaldırdı ve bana baktı. Beni tanıyınca hemen oturduğu yerden kalktı ve gülümseyerek yanıma geldi.

"Girişin harikaydı." dedi gülerek. Lan çocuk harbiden çok şeker. 

"Tabi, müthişti(!) her zaman olduğu gibi."

"O zaman alışmalıyım?" Bir tepkide bulunmadım. Neyi ima ettiğini anlamıştım. Açıkçası bende çok isterim, yavrum. Birlikte masaya doğru gittik. Onun çekmesine fırsat bırakmadan sandalyeme oturdum. Sonuçta elimi ayağımı kullanabiliyorum. Ne gerek var böyle şeyler? 

"Eeee?" Ne diyor lan bu?

"Ne eee'si?" Güldü.

"Nasıl gidiyor?"

"Gitmiyor?"

"Öyle mi?" Alttan bir bakış attı.

"Yok be. Şu anlık iyi gidiyor. Sonuçta yaz tatiline girdik."

"Ben bir hafta önceden girmiştim zaten. Sen kendi kendine sevin. Bende pek bir değişiklik olmadı yani."

"Nasıl bir hafta önceden yaz tatiline girdin. Okulda falan bir problem var?" Ne demek bir hafta önceden tatile girmek?

"Yeni taşındık. İstanbul'daki okulumdan önce ayrıldım bu yüzden." Demek İstanbul.

"Şanslıymışsın. Nasıl buldun İzmir'i?" Ne yapayım? Direkt konuya giremiyordum.

"Dediğin gibi şanslı adamım. İzmir gibi güzel bir yere geldim. Orada güzel biriyle tanıştım. Bundan ala şans mı olur?" Lan ben sadece İzmir'i sormuştum. Biriyle mi tanıştım demişti o? Bi' de güzel dedi. O zaman ben olabilirim. Belki de olamam. Bilemeyeceğim. 

Uzun bir süre sessizlik oldu. Gözlerini dikmiş bana bakıyor bende önümde duran tuzluğu elime boşaltıyor sonra onunla oynuyordum. Bana bakması doğaldı. Hafif bir şekilde güldü. Konuya girsem mi? Gir kızım, hadi!

"Buraya gerçekten neden geldiğimi biliyorsun değil mi?"

"Bilmemek için aptal olmak gerekir. Bu kadar kolay olması beni şaşırtmıştı." Vay! Çocuk zeki çıktı lan!

"O halde soruyorum. O gün orada gerçekten ne oldu?" Söylediği yalan çok saçmaydı. Sıkıntıyla iç çekti.

"Sen kendini tanıttığında şaşırdım. Sana sorduğum soruyla da bir şeyi açıklığa kavuşturdum. Yalçın Akman'ı duymuştum. Duymayan yoktur zaten. Babamın şirketiyle sizin şirket bir çalışma yapmıştı. O zaman Yalçın'ın kardeşi olduğunu falan söylemişlerdi. Bilirsin yemeklerde başta böyle saçma konulardan falan konuşurlar," Haklıydı. Şu ana kadar söylediği her şey tatmin ediciydi. "Böyle bir yemekte senin de adın falan geçmiş Yalçın Akman'ın kardeşi denilince bakımlı, güzel biri akla gelmişti. Seni o gün orada öyle görünce şaşırdım açıkçası. Ne yalan söyleyeyim sokak çocuğu gibiydin. O akla gelenle alakan yoktu." Güldüm.

İzmir'in ManyaklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin