Maalesef zaman hızlı akıp geçmiş ve bizim gideceğimiz gün gelip çatmıştı. Ailesinden nasibini almış herkes oraya gidiyordu. Okula ne zaman yazıldığı bilinmeyen 9. sınıflar bile vardı. Biz de orada olacaktık. Fazladan üç kişiyle birlikte. Kutay, Baha ve Dursun. Ömer bizim okulu onlara söylemişti. Onlar da burada yeni oldukları için hemen bizim okula yazılmışlardı. Gerçi Dursun geçici bir süreliğine buradaydı fakat o da okula yazılmıştı.
Abim bavulları arabaya yüklerken bana baktı. Gitmek istemediğimi biliyordu. Belli ki beni başından atmak ve biraz yalnız kalmak için yapmıştı. Başımı ondan başka tarafa çevirdim. Yanıma geldiğini hissedebiliyordum.
"Abilere küsmek yasak. Bunu sana gün içinde kaç kez dediğimi bilmiyorum."
"22. Şimdikiyle 23 oldu."
"Saydın mı? Vay anasını satayım!"
"Abi! Güldürme. Şu an sana trip atmakla meşgulüm."
"Seni keyfimden göndermiyorum, Yağmur. Şirkette fazladan iş çıktı. Ben bunları hallederken sen de eğlen diye yapıyorum. Tüm gün evde oturmaktan başka bir şey yapacağın yoktu."
"Oraya gittiğimde de odadan çıkacağımı mı düşünüyorsun?"
"Aynen öyle little kardeşim. Sen daha oteli görmedin." dedi göz kırparak. En azından gönlümü almayı biliyordu. Bir şey demeden gülümsedim.
Abimin işi bittikten sonra şoför koltuğuna geçti. Bende hemen yanına kuruldum. Bavulları oraya kadar elimizle taşıyamayacağımız için arabayla gidiyorduk. Gerçi kimsenin ailesi uğurlamaya gitmiyordu. Benimkiyse nispet yapar gibi arkamdan su dökecek kapasiteye sahipti. Böyle bir şey yapabilmesi yüzde bilmem kaç ihtimaldi. Fazlaydı işte.
Yapılan bu kamp sadece 9. ve son sınıflar içindi. Ne yazık ki ben de son sınıfa geçmiştim. Zaten geçecek bu seneyi bulmuştum. Kendimi de ayrıca tebrik ediyorum. 9. sınıflar sabahtan yola çıkmıştı. Bizse birazdan gidiyorduk.
Okula vardığımızda abimi arabadan indirmemek için ne kadar uğraştıysam da başaramadım. Doruk ve Duhan abiyi görmüştü. Ve peşimden geliyordu. Doruk heyecanlıydı. Üstünde yine rengarenk giysileri vardı. Duhan abiyi ikide bir dürtüyordu. Duhan abinin burada olmak istemediği apaçık ortadaydı. Yanlarına gittik.
"Hayırdır lan? Senin burada ne işin var?" dedi abim, Duhan abinin omzuna vurarak. Çocuğun sinirlenmesinden zevk alıyordu. Duhan abi bana sarılırken cevapladı.
"Annemgil gönderdi. Şu salağa gidene kadar göz kulak olacakmışım. Lan elimden gelse kendim öldüreceğim! Çocuk kedi gibi, dokuz canlı amına koyayım! Bir türlü ölmüyor!" Duhan abinin nefreti de ayrı bir güzeldi. Doruk bütün bu söylenenleri duymazdan gelerek etrafına bakıyordu.
"Oğlum ne yaptın yine?"
"Gelirken bagaja kapattım, nefessizlikten ölsün diye. Yine olmadı. Bagajı açtığımda da bana nispet yapar gibi sırıtıyordu, dangalak." Son kelimesinde Doruk'un ensesine yapıştırdı tokadı. Doruk yavaşça başını çevirdi. Bunu yapanın abisi olduğunu gördükten sonra hızla önüne döndü.
"Benimki de seninki kadar salak. Hatta daha fazla-" derken Duhan abi abimin sözünü kesti "Ne dediğine dikkat et. Kardeşimi sadece bu alanda desteklerim. Salaklık konusunda kimse bunu geçemez," dedi Doruk'u göstererek "Hem en azından seninki sevimli." diye ekledi. Ardından özenle yapmadığım saçlarımı karıştırdı. Teşekkür edeceğim sırada Doruk çığlık attı.
"Pıtırişkom!" diye bağırarak bize doğru gelen Barış'a koşmaya başladı.
"Al işte. Allah'ım sen sabır ver." diyordu Duhan abi yüzünü sıvazlarken. Barış, üstüne doğru gelen Doruk'u gördüğünde yönünü değiştirdi ve koşmaya başladı. O önde, Doruk arkada koşarak okulu turladılar. En sonunda yorulan ve yenilen Barış oldu. Barış durunca Doruk hızlı koştuğu için kendini durduramadı ve biri altta, biri üstte yere düştüler. Abim ve öğretmenler dahil herkes gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...