"KUTAY!"
Gözlerim iri iri açılırken Kutay'ın yere düşüşünü izledim. Şoktan dolayı ne yapacağıma karar verememiştim. Biraz önce adamın elinde gördüğüm bıçağın yere düşüş sesini duydum. Ne olup bittiğini kavradığımda dizlerimin üzerine yığıldım. Kutay hemen önümdeydi. Bacaklarını ve kollarını kendine doğru çekmiş yerde yatıyordu. Karşısındaki kişi de telaş yaptığından olsa gerek arkadaşlarını da toplayıp koşmaya başladı.
"O nasıl bir ses?!"
Buğulanmış gözlerimle ona bakıyordum. Bu halde bile bana laf atmaktan geri kalmamıştı. Titreyen ellerimle karnında duran ellerini çekmeye çalıştım. Kıvranmakta olan Kutay ellerimiz birbirine değdiği anda kaskatı kesildi. Bu hareketiyle endişem git gide arttı.
"K-Kutay?" Biraz önce şoktan dolayı bedenini hareket ettirememiş Baha yavaş adımlarla Kutay'ın başına çöktü. Kafasını çevirip Kutay'a bakamıyordu. Gözleri dolu dolu olmuş, benden yardım bekliyordu. Şu durumda öncelikli olan Kutay'dı. Ya Baha? Gidip ona sıkıca sarılmak istiyordum. Ciddi bir şey olmadığını söylemek istiyordum bu yüzden Kutay'a döndüm.
"Ellerini çekersen yarana bakabilirim." Titreyen sesimle ancak bu kadar kelimeyi bir araya getirebilmiştim.
"Yok! Ben kan görünce bayılırım!" Sen şaka mısın, çocuk?!
"Bu şekilde devam edersen kan kaybından bayılacaksın. Ayrıca kan beni de tutar." Olabildiğince soğukkanlı davranmaya çalışıyordum.
İzlediğim filmlerden, okuduğum kitaplardan dolayı sürekli böyle bir şeyin hayalini kurardım. Aslında benimki dalga geçmek konulu bir hayaldi. Yine de böyle bir şey olsa ne yapacağımı düşünürdüm hep. Hayallerim hiç böyle olmamıştı ama. Hiçbir zaman hayalimde bu kadar can yakacağını düşünmemiştim. Etlerim koparılıyormuş gibi acıyordu. Bu kadar acıtması normal miydi? Hayallerimde olan davranışlarım şu ankinin tam zıttıydı. Olması gerekenden fazla sakin, olması gerekenden bir o kadar da endişeliydim.
Hayallerimde yanımda sevdiğim adam olurdu. O kişi her ne kadar gerçek olmasa da hayallerimde öyle biri vardı. Önümde yatan kişi hep sevdiğim bey olurdu. Kutay değil. O kişi Kutay değildi. Şu an burada Kutay yerine Baha yatsa, ona da aynı şekilde acırdı değil mi canım? Onun için de aynı şeyleri, hatta daha fazlasını hissederdim, değil mi?"
"Bi-bir şeyler yapalım." Baha'nın sesi beni kendime getirdi. O ise hala aynıydı. Yalnızca biraz daha farkına varmıştı durumun.
"Ambulansı aramalıyız."
"Gerek yok! Yara o kadar derin değil!" Kutay yattığı yerden itiraz ediyordu. Başı sert zeminde durmasın diye kafasını tutup dizlerime almak istedim. Bunu yapacağımı anladığı zaman kendini hızla geriye çekti.
"Yaranın derinliği önemli değil. Yine de hastaneye gitmeliyiz." Baha mantıklı düşünmeye başlamıştı. Ben Kutay' yaptığı hareketten dolayı kırgınlıkla bakıyordum. Burada bile aynı düşmanlığı sürdürüyordu. Bundan birkaç saat öncesi çok daha farklı olmasına rağmen. O ise bana pişmanlıkla bakmıştı. Ama bu pişmanlık yaptığı hareket için değildi sanki. Başka bir şey içindi.
"Yok, ben iyiyim! Gerek yok diyorum!" Baha dolu gözlerini kolunun tersiyle sildi. Sonra Kutay'a eğildi. Biraz önceki üzgün bakışlarının yerini şüphe almıştı.
"Sen bir çeksene elini."
"Yoo."
"Çek elini!" Baha'nın ani bağırışıyla yerimden hoplarken Baha, yaralı Kutay'ın üzerine atıldı. Bu salak ne yapmaya çalışıyordu?! Kutay'ı itti ve ellerini arkasında sabitledi. Ardından yüzüstü yatan Kutay'ı çevirdi. Baha parmağıyla yaraya dokundu sonra o parmağı ağzına götürdü. Iyy! Vampirsin mi, yavrucuğum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir'in Manyakları
Teen Fictionİzmir'de yaşayan bir grup arkadaş. Hepsi birbirinden tuhaf insanlar. Zaten tuhaf ve manyak olan hayatları daha ne kadar tuhaflaşabilir ? Yeni tanıştıkları insanlar onları ne kadar üzebilir ? Peki ya kaza olarak bilinen oyunlar daha ne kadar gizli ka...