Tekrar kırpıştırdım, tekrar, tekrar ve tekrar. Gözlerimi her açmamda sonuç aynıydı.Hakan.
Dirseğini kafasının üstünden duvara yaslamış, kolunun altından bana bakıyordu. Ben Hakan'ı her gördüğümde böyle şaşıracak mıydım? Ya da hep böyle üzerimden elektrik akımı mı geçecekti?
Ne zaman tuttuğumu fark etmediğim nefesimi dışarı verdim. Onu her görmemde nefesimin kesilmesi çok can sıkıcıydı. Ben onda hiçbir etki bırakamıyordum, yüz ifadesi dahi değişmiyordu. Ama o benim nefes alışverişimi bile etkisi altına alabiliyordu.
Her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Diğer yakışıklı dediğim erkekleri düşününce Hakan'a haksızlık etmiş gibi oluyordum. Çünkü onlar, hiçbir şekilde Hakan'la aynı kefeye konulamazdı. Ya Hakan yakışıklı kelimesinin çok daha zirvesindeydi, ya da diğer erkekler yakışıklı değildi.
Rüzgarın vücuduma çarpıp, içime bir titreme bırakmasıyla kendime geldim. Ev sıcaktı ama dışarısı o kadar sıcak değildi. Ve ben böyle yarıçıplak hâldeyken üşümem kaçınılmaz bir sonuç hâline geliyordu.
Hakan'a dikkatimi verdiğimde onun soğuktan hiç etkilenmediğini gösteren yüz ifadesiyle karşılaştım. Zaten neyden etkileniyordu ki? Neden gelmişti acaba? Abimin gittiğini bilmiyor muydu?
Neden geldiğini sormak için ağzımı araladım, ama sesimin çıkacağından emin değildim. Boğazımı temizledim, ama yine sesimi bulamadım. Neden böyle oluyordu ki? Normalde kolayca yapabildiğim eylemleri neden Hakan'ın karşısında yapamıyordum?
Çünkü yaptığı her şey mükemmel gözüküyordu. Ben onun yanında kendimi hiçbir şey yapmadan bile aptal gibi hissediyordum. Birde konuşmak ha?
Buna özgüven eksikliği denebilirdi, ya da korkaklık. Her ikisi de olabilirdi hattâ. Ama inanın bu sadece karşımda Hakan varken gerçekleşiyordu. Bugün Mert ve Çağatay'da da olduğu gibi diğer bütün erkeklerle kolayca muhabbet kurabiliyor ve hattâ arkadaş bile olabiliyordum. Yani benim iletişim problemim falan yoktu.
Ama şimdi... Hakan karşımdayken... Bunlar bana çok uzak ihtimaller gibi geliyordu. Her hareketimle kendimi dibe batırıyormuş gibi hissediyordum.
Hiçbir erkekte böyle hissetmemiştim, zaten hayatımdaki bütün erkekler bana karşı çok ilgiliydi. Onların ilgisini çekmek için hiçbir çaba göstermiyordum. Ama Hakan... Onun dikkatini çekebilmek için kırk takla atıyordum resmen.
Onu farklı kılan da buydu ya zaten. Diğer erkekler gibi onu avucumun içinde hissedemiyordum. Belki de bu iyi bir şeydi. Zor kazanılan her şeyin değeri daha çok bilinirdi. Eğer bir gün Hakan'ı kazanırsam onun hak ettiği değerin kat kat fazlasını hissetireceğimden emindim.
Tekrar kafamı ondan tarafa çevirdim. Ama bu sefer göz teması kuramadık. Çünkü o baştan aşağı beni süzmekle meşguldu.
Vücudumu incelemesi bittiğinde, elini kolunu sallayarak rahat bir tavırla yanımdan geçerek içeri girdi ve üçlü koltuğa yayvan bir şekilde oturdu. Derin bir nefes alıp, kapıyı kapattıktan sonra koltukların olduğu bölüme ilerledim. Sonra üçlü koltuğun başında dikilmeye başladım. O ise tekrar üzerimdeki kıyafetlere bakıp, "Hayırdır, bir yere mi gidiyorsun?" diye sordu alayla. Evet, aslında Çıkmaz'a gidiyordum, ama zaten Hakan'ı görmek için gidiyordum, değil mi? Hakan burada olduğuna göre gitmeme gerek kalmamıştı.
"Yoksa Çıkmaz'a mı?" diye sordu beynimi okumuş gibi, alaycı tavrı daha da büyürken. Bunda komik ne vardı? Diğer kızlar gibi ben de gidebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI
Teen FictionOna hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi söyleyememiştim. Hiç dokunamamıştım. Hiç beraber uyuyamamıştık. Hiç saçlarıyla oynayamamıştım. Hiç dizlerine yatamamıştım. Hiç özlediğimi söy...