24.Bölüm "MEFTUN"

58.7K 1.6K 699
                                    



--

Aslında, birkaç tartışmadan sonra Çağatay'ın böyle birine dönüşeceğini bilseydim, bunu daha önceden kesinlikle yapardım. Porselenden yapılmış bir bebekmişim gibi idi tavırları, hareketleri. Ve ben ona gün geçtikçe daha çok bağlanıyordum. Evet, belki aşk değildi ama, kesinlikle bir bağ ve bağlılık vardı. Kaybetmekten de, avuçlarımdan kaymasından da korkmam çok normaldi. Bundan önceki sevgililerime hiç benzemiyordu. Bana ilk defa biri bu kadar değer vermişti. Gerçek anlamda. Ben de taş kalpli değildim elbet. İlişkinin başlangıcı hırs, kin, öfke ve diğer bütün zarar verici duygularla başlamış olsa da, şu an onlar bize sevgi, sadakat, şefkat olarak geri dönüyordu.

Temeli değil, diğer katları sağlam atılmıştı. İlgi, alaka, şefkat, sevgi, sadakat, hoşgörü... Hepsi birer sağlam kattı ve hepsini Çağatay karşılayabiliyordu. Ama temel... Temel Hakan'dı. Hakan yüzünden Çağatay'a teslim olmuştum ve belki de o olmasaydı biz Çağatay'la hiçbir zaman olamazdık. O, beni Çağatay'a itmişti. Bunun için ona kızgın mıydım? Hayır. Belki de hayatım bir film olsa, en güzel sahnesi Çağatay'la geçirdiğim günler olurdu. Sanki yıllardır birbirimizi arıyormuşuz da, yeni kavuşmuşuz gibi. Hakan da Tuğçe gibi kötülük yaparak iyiyi yaşamama sebep olan kişilerden biriydi.

"Hadi aşkım, sen yaparsın." Cesaret veren gözlere tereddütle karşılık verdim. Bu eylem beni biraz aşabilirdi.

"Aşkım... Yapamam... Korkuyorum."

Omuzlarını düşürüp gözlerini devirdi. "Kızım bir saattir öğretiyorum ya?"

Kafamı yana eğdim. "Öğretiyorsun da... Yine de... Cesaret ister."

"Cesaret falan istemez. Boş arazideyiz işte. Deneyeceksin."

Önüme döndüm ve BMW logolu direksiyona baktım. Ah, hayır. Bu arabaya zarar getirmek en son isteyeceğim şey bile olamazdı. Siyah, ince çoraplı bacaklarım kıpırdamaz iken, yapamayacağımı bildiğim hâlde Çağatay'a söyleyemedim.

Son tartışma ve gerilimlerimizin çoğu, ders saatlerinden kaynaklığından, Çağatay buna çözüm aramış ve bulmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Son tartışma ve gerilimlerimizin çoğu, ders saatlerinden kaynaklığından, Çağatay buna çözüm aramış ve bulmuştu. Evden normal çıkış saatimizden iki saat daha erken çıkacaktık bundan sonra ve ilk ders başlamadan önce birbirimize kanacaktık. Hattâ şimdiden yarım saatimizi doldurmuştuk bile. Bomboş, oldukça büyük, kum arazide Çağatay yaklaşık otuz dakikadır bana araba kullanmasını, yani en azından bir deneyim kazanmasını öğretiyordu. Bunların hepsini dikkatlice dinleyip de, "Yapamam," demek Çağatay açısından sinir bozucu olurdu açıkçası. Ama o, ben daha hiçbir şey söylemeden ne demek istediğimi anladı. Her zamanki gibi. "Ya da tamam," dedi kararını değiştirip. "Bunu hazırlık sayalım. Bir dahakine deneriz."

Gülümsedim ve ona doğru yaklaşıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum."

Gülümsememe karşılık vererek beni izliyordu ki öpüp geri çekilince bakışları dudaklarıma kaydı. Ve hâlâ oraya bakarak, "Ben de seni seviyorum," diye mırıldandı bir ezgi gibi.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin