41. Bölüm "ANDAÇ"

42.8K 1.4K 1.3K
                                    

İnsanları birbirinden ayıran onlara yüklediğimiz anlamlardır. Verdiğimiz değer, önem, hayatlarımızdaki rolleri bu anlamlara göre şekil alır. Koyu renk gözü mavisinden yeşilinden güzel yapan o koyu renk gözün sizin için etttiği ifadedir. Güzeli güzel yapan sizsinizdir, sizin kattığınız anlamlardır; çirkini çirkin yapan da sizsinizdir, sizin kattığınız anlamlardır.

Bazen bu yüklediğimiz anlamlar bir insana yüklenemeyecek kadar fazla olabilir. Hayal kırıklığı oluşturan o kişi değildir aslında, katılan anlam, yüklenen değer yapar bunu. Bazense insanlar sizi olumlu yönde şaşırtabilir, şaşırtan insan değildir aslında, yüklediğimiz anlam, düşük tuttuğumuz beklentimizdir bunu yapan.

Bazısına öyle özel, öyle aziz anlamlar yükleriz ki zaman zaman o insanların gerçek hayatta var olup sizinle aynı havayı soluduğunu idrak etmek zor gelir. Aslında o insanları inanılmayacak derecede yüce kılan kendileri değil, sizin o insanın altına yüklediğiniz anlamlardır. Bazısını da hiç görmeyiz bile. Konuşmaya dahi tenezzül etmeyiz. Bunun nedeni de o insanları, altına anlam yüklemeyecek kadar boş görmemizdir. Aslında onların gereksiz gözükmesini sağlayan kendileri değil, sizin yüklemeye dahi tenezzül etmediğiniz anlam, tanımak için ayırmadığınız vaktinizdir.

Aslında iriyi iri, ufağı ufak yapan bizim bakış açımızdır.

Kimse kendi kendini yükseltip alçaltamaz bana göre. Bunu yapan karşısındakinin ona gösterdiği muameledir. Tabii bu muameleye etki eden de sizsinizdir.

Örneğin, 'Ben karıncayı bile incitmem,' cümlesi iyimser bir cümle olarak görülür; insanlar bunu ne kadar zararsız, ne kadar hoşgörülü olduklarını anlatmak için kullanır. Bazısında bu cümle hiçbir rahatsızlık oluşturmadığı gibi o insanın dediği kadar nazik olduğunu umarak hoşnutluk bile bırakabilir. Ama bazısı da vardır ki o cümledeki sadece 'bile' sözcüğüne takılı kalıp yüzünü buruş buruş eder; karıncayı bile incitmediğini iddia ederken dahi bile kelimesini kullanarak karıncayı küçük görmek ironiktir.

Sonuç olarak sadece bir cümle bir kısmın memnuniyetine, diğer kısmın ise memnuniyetsizliğine sebep olur ve insanları ikiye bölen bu cümle değildir, cümleye kişi tarafından yüklenen anlamdır. Ve bu yüklenen anlam, zerreyi zirve, zirveyi zerre yapabilecek güce sahiptir.

İnsanlar ve diğer her şey, sizin yüklediğiniz anlam kadardır. Bundan ibarettirler ve bundan öteye geçemezler. Siz isterseniz siyahı beyaza, beyazı siyaha döndürebilirsiniz. Unutmayın, zihninizde yerli yerine oturan her şeyin yerini değiştirmek sizin elinizdedir. Hayatınızın başrolünü kapmalarına izin vermeyin, verdikten sonra tekrar merkeze geçmek epey zor olabilir çünkü.

Nasıl insanlara nitelik veren bizim onlara yüklediğimiz anlamlarsa, aklınıza gelebilecek her şeye; hareket, davranış, jest ve mimiklere de nitelik veren bizim yüklediğimiz anlamlardır.

Hiçbir birime tabi tutmadan küçükten büyüğe her şey insanın yüklediği anlamdan oluşur ve dudaktan öpüşmeyi yanaktan ayıran da insanın buna yüklediği anlamdır. Aslında ikisi de aynı amaca hizmet eden buseleri sınıflandırmak, bu da yetmezmiş gibi bunları yaşayabileceğimiz kişileri de kısıtlamak, insanın yüklediği anlamdan ibarettir. Bir başkası öyle görmez, kendi gördüğü gibi yaşar ve kendi bakış açısına göre hareket eder. İnsanı diğer insandan ayıran ve her insanı birbirinden farklı kılan bakış açısı, içi boş olan her şeye yüklenen anlamdır. Aslında hayat böyle çekilebilir hale gelir ve sıradanlıktan bu şekilde sıyrılır.

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin