Sonunda 1 milyon!
İlk olarak söylemem gereken şey sanırım karşılıklı olarak duyduğumuz özlem :) Sizi çok özledim ve bölümü önünüze sunmak için sabırsızlanıyorum, sizin de okumak için sabırsızlandığınızı bildiğimden 1 milyon okunmaya özel duygu yüklü konuşma hakkımı sonraya saklıyorum. Onun yerine gelen eleştirilere cevap verip hemen sizi bölümle baş başa bırakacağım.
Öncelikle, inanın kitabı okumayı bırakanları ve bununla tehdit edenleri umursayamıyorum çünkü finali yalnızca gerçek Takıntılıların görebileceğine dair bir inancım var. Elbette ki hepiniz değil sayılı, hatta bana göre özel olan insanlar yolun sonunda benimle beraber olacak. Bölümü atmamak için bahane ürettiğimi düşünenlere gelirsek, yüklediğim elli sekiz bölümün ardında bir milyona ulaşmış hikaye görmeyi istemek benim hakkım. Tamam, bölüm yükleseydim daha hızlı olabilirdik fakat zaten bölüm sayısı epey kalabalıktı ve buna rağmen milyon dahi olamamak sinirimi bozuyordu, daha fazla kalabalıklaştırmak istemedim. Şunun da altını çiziyorum ki, bahane üretmeye ihtiyacım yok çünkü Wattpad'in bana sağladığı bir kazanç yok; yazmak içimden gelmese istersem şu dakika yazmayı bırakabilirim. İnanın, milyon okunmanın verdiği motivasyonla yazılan ve yazılmayan bölüm arasında farklar da olurdu. Neticesinde sizin elinizde değildi fakat önceki bölümde de dediğim gibi milyon olmuş hikayenin en az yüz bin oyu olur fakat onun bile yarısına erişmiş değiliz, bu sizin elinizde :( Son bölüme yaptığım açıklamayı dikkate alıp önceki bölümlere dönerek baştan oy verenleri de tek tek gördüm, her birinize teşekkürler! Ve tabi sabırla bekleyen ve hikayenin bu dönemeçli bölümlerinde zamana ihtiyacım olduğunu anlayan anlayışlı okuyucularıma da, hepinizi çok seviyorum!
Medyada eski ama tanıtım filmimiz var, izlemeyen varsa diye. Yenisi mi yapılsa artık :d
Vee... İşte bölüm!
~
İnsan yaşamına gizlenen bazı dönüm noktaları, ömrü etkileyebilecek kıvrım niteliğindeki olaylar yalnızca ilahi bir gözle görülebilir. Belki sağından, solundan esen ılık yeller eşliğinde yürürken, belki metro beklerken, belki evinde öylece otururken. Hayatın sana çatması an meselesidir ve o an için ne yapsan hata olacaktır. Veya doğru seçenek kendini aralığın ucundan gösterecek kadar çekimserdir. Öyle baş döndüren, öyle aklını başına alması zor bir vaziyetin içine düşeriz ki nerdeyse bu olayın vebası ömür boyu sırtımıza kambur olsun diye yaşanmış gibidir.
Bazı olayların sarsıntıdan başka bize verdiği bir şey yoktur. Olmayacaktır. Olayın parçası olan bütün insanlar normal yaşantısına döndüğünde bile sizde taze kalmaya devam edecektir. Öyle sarsan, öyle acıtan, öyle derinlere hüzün, kasvet salan bir şeydir ki bu unutmanın maalesef ki tek yolu daha kötüsünü yaşamaktan geçer. Acı acıyı keser. Çivi çiviyi söker. Olayın mazlumu ve kurbanı olmaktan daha kötü bir şey varsa o da zalimi olmaktır. Neticede bize kalan kasvet, hüzün ya da çaresizlik olsa dahi bu bir vicdan azabı olmayacaktır. İnsan hüznüyle, kasvetiyle dost olup seve seve acısını çekebilir ama vicdan azabı insanoğlunun ezeli düşmanıdır. En fenası da budur.
Tabi karşımızdakinin vicdan azabı çekecek kadar vicdanı varsa.
Dünya dönmeye başladığından beri tabiri caizse birileri harcanmıştır, birileri ezilmiştir, birileri kendini ifade edememiştir, birileri kullanılmıştır. Birileri ise hep kullanmış, hep anlam yüklememiş, hiç ince fikir sahibi olmamış ve bomboş bir yaşantı sürmüştür. Bazılarının tek dokunuşuyla birilerinin hayatı kayar. Bu kötüdür. İnsan dünyanın tam tepesine bir kadı yerleştirmek ister. Mümkün değildir.
Birilerinin kaç zaman önce bilerek ya da bilmeyerek yaptığı bir hareket yine birilerinin aylar sonra dahi uykusunu kaçırabilir. İş işten geçmiş olsa da bu ayrıntıyı unutmaya çabalayıp o güne tekrar dönmeyi ve söyleyemediklerini bastıra bastıra söylemeyi, yapamadıklarını göstere göstere yapmayı hayal ediyor olabilir. Ancak böyle yatışıyor olabilir. İnsan nedir? En kötü müdür, en iyi midir? En iyi sandıklarımızın kötülüğü mü unutulmaz? Peki ya neden? Neden güvenmişizdir? Neden böyle bir aptallık etmişizdir? İnsan kendi ağzıyla yapmam dediğini dahi yapar, asla dediğini dahi çiğner; hatta ne dediğini hatırlamaz bile. İnsan kendine verdiği sözü bile tutmazken, insan kendine bile güvenmezken biz niye bir başkasına güveniriz? Esasında cesaret isteyen bir iştir çünkü akıl kârı değildir. Nefsi olan bir canlıya güvenmek, akıllıca değildir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI
Teen FictionOna hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi söyleyememiştim. Hiç dokunamamıştım. Hiç beraber uyuyamamıştık. Hiç saçlarıyla oynayamamıştım. Hiç dizlerine yatamamıştım. Hiç özlediğimi söy...