Sakarya Serdivan'a ithafen.~
Her şeyden habersiz ve bir o kadar da savunmasız bir hâlde duvardan güç alan ayna, genç adamın sinirini akıttığı yumrukla onlarca parçaya ayrılarak en izbe köşeye kadar sıçradı. Aynanın tam ortası, yani merkezi yok olmuştu. Tamamen işlevini kaybetmiş, insanların yansımasını göstermek yerine destek aldığı lila rengi duvarın bir kısmına çerçeve görevini üstlenmişti. Gecenin sessizliğinde bir tek duvarlardı yumruklardan sonra sağ çıkan. Genç adamın öfkesi dinmek nedir bilmiyordu. Göz bebeklerinin kadrajına giren her şeye saldırmak istiyor, damarlarında kol gezen öfkeyi eşyalarla dindirmeye çalışıyordu. Eşyalar, karşısında çok güçsüzdü. Güçlü olan kısım genç adam gibi gözükse de aslında en aciz kişi ta kendisiydi.
Parmak uçlarından damla damla akan kan, genç adamın ayaklarının dibinde küçük bir göl oluşturmuştu. Elinin neredeyse tamamı kırmızı sıvıya bulanmış, derisinin esas rengini gizlemekte başarılı bir sonuç elde etmişlerdi.
Genç adam yorgun adımlarla ona en yakın olan koltuğa ilerleyip yavaşça çöktü. Bir sene olmuştu.
Tam 365 gün, 8 saat, 12 dakika.
Adam terk edilmişti o sıralar. Yalnızlığın en acımasız hâliyle baş başa bırakılmış, terk edilmişti... Üzülüyordu kendi hâline. Gün geçtikçe içindeki acı veren hislerin geçeceğine inanırken, geçenin sadece günler olduğunu en somut şekilde, yorgun bedenine bakarak kendine kanıtlayabiliyordu.
Ama şizofren bir hasta gibi, inanmaya devam ediyordu. Umudu, geçen günlerin yükünü omuzlarından az da olsa almış, genç adama yoldaşlık etmişti. Bu inancı doğrultusunda kadının geleceğine tüm kalbiyle inanıyordu.
Soğuk parkeye damlayan kan damlalarının sesini bastıracak bir ses yayıldı etrafa. Genç adam kanlı eliyle kot pantolonunun cebinden cep telefonunu çıkartıp tuş kilidini açtı. Dokunduğu yerler kırmızıya boyanırken genç adam bu duruma aldırış etmeden belki de güvenebileceği tek dostu olan kişiden gelen mesajı okudu.
"Kardeşim sana emanet."
Bazen sevdiğiniz kişilerin hatrı üzerine, hayır diyemeyeceğiniz ricalar olurdu. Görünmez bir mecburiyet hissederdiniz üzerinizde. Genç adam böyle anlardan birine yenik düşmüş, sırf arkadaşına verdiği değer vasıtasıyla hiç ona göre olmayan bir teklifi kabul etmişti.
Derisinde kuruyup kalan kırmızı sıvı telefonun ekranını da olduğu gibi hakimiyeti altına alırken genç adam yerinden kalkıp yatak odasına ilerledi ve dış kapının hemen yanındaki çöp kutusunu hedef alıp telefonunu o hedef doğrultusunda hızla fırlattı. Duvardan çöp kutusuna seken cep telefonu hedefine ulaşmıştı.
Genç adam yatak odasına girip gecenin bu sancılı saatlerinde en iyi kaçış yolunu uyku olarak uygun buldu.
"Bir gün daha," dedi. "Bir gün daha geçti."
"Ben yine bekledim. Ve sen yine gelmedin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI
Teen FictionOna hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi söyleyememiştim. Hiç dokunamamıştım. Hiç beraber uyuyamamıştık. Hiç saçlarıyla oynayamamıştım. Hiç dizlerine yatamamıştım. Hiç özlediğimi söy...