Herkese merhaba, normal şartlarda sonuna kadar yazıp bu bölümü final yapacaktım ancak finali yazdığımı söylediğim halde yeni bölüm ısrarlarınızda istikrarınızı bozmamanız neticesinde bir sonraki bölüm final olacak. Böylelikle finale son bir diyebiliriz🙃 Keyifli okumalar!~
Geceyi oluşturan o gizemli ve hazin, birbiri ardına sıralanan saatlerin benim için deliksiz geçtiği söylenemezdi. Tıpkı ruhumun bir ucundan başlayıp diğer ucuna kadar bata çıka ilerleyen dev ve keskin bir iğnenin benliğimde bıraktığı koca ve sık delikler gibi, gecenin vahametini örten karanlığım da delik deşik olmuş ve böylelikle o örtücü sıfatın rahatlatıcılığından da yararlanamamıştım. İçinde bulunduğum durumun acizliğini ve insanı birden dehşete düşürebilecek asabiyetini sızdırmayacak bir kalkan yoktu. Bunu, yaşadığım en karanlık gecenin dahi üstüme ince de olsa bir zar misali örtüleyemeyişinden netçe kavramıştım, içime dört koldan yayılan ısının kaynağı mahiyetindeki koru uyuşturabilecek hiçbir güç mevcut değildi ve ben de bir kez daha yatağımda kıvranırken o acı iniltilerimin oluşturduğu ninnimi kendime söylemek zorunda kalmıştım.
Uykumun arasında hançer darbelerini andıran o soyut acıların sıçrayışlarıyla gözlerimi araladığımda gündüzden kalma kesik kesik görüntüleri bir kabus olduğuna yorarak kendimi kandırma yoluna sıkça başvursam da yatağımdan ciğerlerime sızan kokunun eskisi gibi ben ve Hakan'a ait değil, sadece Hakan'dan önceki bana ait günlerimden kalma koku oluşunun ayrımını bir türlü yadsıyamadığım için en derin uykumun arasında dahi kendimi kandıramamış, bir anlığına uykuya dalıp bin kan kusmuştum. Doğrusu yaşadığım psikolojik çöküntünün üstüme yüklediği ağırlıkla bilincimi kaybederek sızacağımı sanmıştım ancak hiç umduğum gibi olmamış, kederden sızlayan yerlerimin dinçliği bir türlü körelmemişti.
Sabah bir dirhem uyuyabilmek uğruna yaptığım savaşı daha fazla sürdüremeyip erkenden kalkmıştım ve bu defa fiziksel acının yüzüme çöreklediği buruşuklukla yerimden doğrulup önce yerdeki kehribar rengi tutam tutam saçları, ardındansa ilk bakışta irkilmeme sebep olan aynadaki yansımamı görmek kendimi kandırmanın bütün yollarını yüzüme kapatmıştı. Acı bir sakinlik ve kabullenmişlikle zihnimden olanların sırasıyla akmasına bir kez daha izin verip ağırlaşan göz kapaklarıma binen aldatılmışlıkla güçbela ayağa kalktım.
İlk olarak temkinlice koridora çıkmış ve süpürgenin yerini bulup odamdaki saçları olabildiğince sessizce ortadan kaldırmıştım. Abimi herhangi bir şoka uğratmadan, usul usul olanları anlatmayı planlıyordum ancak şoku henüz kendimi bile tam anlamıyla atlatamamışken ne derece mümkün olabileceğini bilmiyordum. Süpürgeyi yerine bıraktıktan sonra banyoya girmiştim; hem üstümde zerre saç kırpıntısı kalsın istemiyor, hem de biraz beni kendime getireceğine inanıyordum. Saatin çok erken olmasından doğan oyalanma ihtiyacı da bu nedenlerin peşindeydi. Duş alırken kendimin de anlam vermekte güçlük duyduğum bir hissizlik batağına düşmüştüm. Bomboş hissediyordum. Sanki tam bir duygunun himayesi altına girecekken bir başka ağır basan duygu onun önünü kesiyordu, ona dahil olacağım sırada ise bir başka duygunun baskınlığı altında eziliyor, en sonunda bütün kıvrak zekasına ve açıkgözlülüğüne rağmen dolandırılan insanlar gibi hiçbir hisse tabi olamayarak ortada kalıyordum.
Yaşadığım acıyı Hakan'a duyduğum sonsuz güvenin yarattığı aptallık hissi kazıyordu, o aptallık hissini ise birlikte olduğumuz zamana duyduğum esef bastırıyordu, esefi Gizemli Kız'a duyduğum hınç ikiye ayırıyor; bu hıncı ve kendime ya da Hakan'a duyduğum bütün duyguları ise abime ve çevreme yapacağım izahat sorumluluğu kül ediyordu. Tek derdim saf bir aşkı hiçbir alçaklığa başvurmadan yaşatmakken bütün bu neciz duyguların sahibi neden ben olmuştum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI
Genç KurguOna hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi söyleyememiştim. Hiç dokunamamıştım. Hiç beraber uyuyamamıştık. Hiç saçlarıyla oynayamamıştım. Hiç dizlerine yatamamıştım. Hiç özlediğimi söy...