Herkese merhaba, finali getirdim :')Bölüm ithafını birlikte büyüdüğümüzün ve yine iyi ve kötü günleri bu süreçte atlattığımızın simgesi olarak kabul edeceğim Hümeyra'ya ve bu yolu adım adım benimle birlikte yürüyen herkese ithaf ediyorum.
Birkaç güne sizinle konuşmak istediklerimi ayrı bir bölüm altında yayınlayacağımdan bölümün sonuna not bırakmadım, veda etmeden gittiğimi düşünmeyin vee herkese iyi okumalar!
~
Yıllarımı içine sığdıran ve yıllarımla eskiyen, hayat bulan, nihayetinde hayatımdaki sonuna erişen bu odada, bu evde, bu şehirde geçirdiğim en karanlık geceydi. Hiç bu kadar hissiz hissettiğimi hatırlamıyor, çaresizlik duygusunun dahi bedenime çarpıp geri döndüğüne, içime sızamadığına ilk kez şahit oluyordum. Mutlu olmaktan çok uzaktım ancak kedere de yakın değildim. Yatağımda geçen bu son gecenin benim için büyük değişimlere gebe olduğunu bilsem de ne geçmişi özleyeceğimden endişeleniyor, ne de gelecek için umutlu hissediyordum. Sanki bundan sonra ne olursa olsun hayatım bugünde bitmiş olacaktı ve ben on yedi yaşında ölmüş bir kız olarak kalacaktım. Belki mezar taşımın dikili olduğu belli bir toprak olmayacaktı, belki tepemde dua eden insanlara sahip olmayacaktım ancak bu şehirden ölü olarak çıkacaktım. Hissizliğimin şaşmaz sabitliği beni kendine sonuna dek inandırmıştı.
Haplar sayesinde deliksiz bir uyku çekmiştim ancak uykumda dahi tanımlayamadığım ve dipten gelen bir huzursuzluğun varlığını ayrımsamak mümkündü. Uykuya dalmadan önce bir daha göremeyeceğim odamın bir köşesine diktiğim gözlerim bomboş bakarken yaşadığım hissizlik uykumda duyduğum silik huzursuzlukla sarsılmış olsa da abimin düz sesiyle uyandırıldığım andan itibaren tekrar boş bir varil gibi hissetmeye başlamıştım. Diğerlerinin aksine hiçbir ağırlığı olmayan ve kolayca oradan oraya sürüklenebilen...
Abimi başucuma oturmuş saçlarımı hafifçe okşayarak beni uyandırmaya çalışırken gördüğümde her şeyi yeniden idrak etmem birkaç saniyemi aldı ve yatakta dikleşirken, "Hemen hazırlanırım," diye mırıldandım.
Yüzümde gözlerini dikkatlice gezdirip yavaşça kafasını salladı ve ayağa kalktı. Kapıdan çıkmadan hemen önce, "Aşağıda bekliyorum," demişti.
Onun gözden kaybolmasıyla kapıdan kopan bakışlarım karşımdaki aynaya değdi ve saçsız başımı gördüğümde bir kez daha irkildim. Yüzümün buruşmasına hızla engel olup daha fazla kendimi görmemek için ayağa kalktım ve banyoya girdim. Aynaya bakmamaya özen göstererek elimi yüzümü yıkadım ve tekrar odama döndüğümde keyifsizce kıyafetlerime bakınmaya koyuldum. Ne giyeceğim o kadar önemsizdi ki şu an sırf bu yüzden gereksiz zaman kaybederek ayakta dikildim ve en sonunda siyah bir eşofman takımını üstüme geçirdim. Yanıma ne alacağım konusunda ise hiçbir fikrim yoktu. En gerekli şey olan telefonumu dahi alıp almama konusunda tereddüt etmiştim çünkü içerisinde Hakan'a dair o kadar çok şey vardı ki...
En sonunda yenisini alana kadar idare etme kararı alarak yanıma almıştım ve çantama kimliğimi de attıktan sonra başka hiçbir şeye gerek duymadan odamdan çıkmaya yeltendim. Yalnız makyaj masamın üstüne bıraktığım ve Hakan'ın yılbaşında bana hediye ettiği saat kolyeyi görünce duraksadım ve takıp takmama tereddütü yaşarken ilk olarak ileriye doğru adım attım ancak sonra nefsime yenik düşüp geri döndüm. Kolyeyi boynuma bir çırpıda asarken aslında gururumun incinmesini geçiştirmek istiyordum. Kapıyı ardımdan çektiğimde kattaki odaların kapılarına yavaşça göz attım. Abimin odası buradaydı, Hakan'ın bizde kaldığı zamanlar uyuduğu oda da... Ne çok şey değişmişti ve bunları ben inşa etmiştim. Üstelik canla başla, tırnaklarımla kazıyarak... Tırnaklarımla kazıyarak hayatımı mahvetmiştim; evet, bu doğruydu. Bunun için çok çaba sarf etmem gerekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKINTI
Подростковая литератураOna hiç sarılamamıştım mesela. Hiç elini tutamamıştım. Hiç öpememiştim. Hiç koklayamamıştım. Hiç sevdiğimi söyleyememiştim. Hiç dokunamamıştım. Hiç beraber uyuyamamıştık. Hiç saçlarıyla oynayamamıştım. Hiç dizlerine yatamamıştım. Hiç özlediğimi söy...