23.Bölüm "MEDCEZİR"

57.1K 1.8K 714
                                    

Gs1905cimbombom

Hikayem üzerinde desteğin olduğunu düşünüyorum ve bölüm sana ithafen!

-

“Hayır.”

Dudakları ifadesiz yüzünü, en iyi tamamlayacak şekilde düz bir çizgi hâlini aldı. Bunu neden yapıyordu? Madem cevap belliydi, niye soruyu sorduruyordu? Veya cevap hayırsa, neden ‘abi’ dememden rahatsız olmuyordu? Can sıkıcıydı bu olay. Çok fazla. İki üç hafta önceki Ceren’i özlememiştim. Çünkü gerçek Ceren zaten şu anki idi. Sevgi gören, karşısındakine aşk veremese de, aldığı sevgiyi geri iade edecek kadar ilgi gösteren bir kızdı. Çağatay’la bir yola çıkmıştık, eskiye dönmek istemiyordum. Onun da bir kalbi vardı ve bana ne kadar değer verdiği gözlerinden okunuyordu. Hakan gibi bencil olup, başkalarının duygularını kenara itemezdim. Çağatay bana iyi geliyordu, umuyorum ki ben de ona. İçi dolu mu, boş mu belli olmayan bir tehdit dışında ondan ayrılmak için bir sebep bulamıyordum. “Bir tehdite de teslim olacak değilim. ” Bunu bilerek sesli söylemiştim. “Beşinci kız olmaya da niyetim yok. En iyisi sen kendine uğraşacak başka birini bul.”

Gözlerini kapadı ve dişlerini sıktığını yanağının dışından çok rahat gözlemleyebildim. Bu tablo ürkütücüydü evet, ama içeride abim olduğunu unutuyordum. Aklımda şeytani bir fikir belirdi. Bu tehditten onun da haberi olabilirdi. Onun izin verdiği ilişkiye, başkası niye karışsındı ki? Hem belki şu, ‘duyarsam kaldıramayacağım’ şeyleri de öğrenmiş olurduk. Gözlerini tekrar açtığında sesi fısıltı hâlinde olmasına rağmen, kelimelerdeki öfke yüzüme çarptı. “Bu uğraşmak değil, aptal. Senden önce dört kız diyorum,” dedi beynime sokmak istercesine. “Bu uğraşmak olmadığını gösterir. Hem uğraşsam seninle niye uğraşayım?” diye sordu sözde soru olan cümlesiyle. Ardından aşağılayıcı mimikleriyle devam etti. “Daha güzelini, akıllısını ve katlanılabilir olanını bulurum. Sana sabretmek zor gerçekten. Neyse, artık hâllettiğimize göre içeri geçelim. ”

Arkasına döndü ve kapıya doğru ilerlemeye başladı. “Hey,” dedim telaşla ve koluna dokundum. “Hiçbir şeyin hâllolduğu yok. ”

Yavaşça arkasına döndü ve ilk önce kolundan indirdiğim elime bakıp, sonrasında yüzüme baktı. O konuşmaya başlamadan önce ben devam ettim. “Çağatay’dan ayrılmayacağım.”

Yüzümü bir süre inceledi. Sonra dudaklarını birbirine bastırıp konuşmaya başladı. “Bak,” dedi anlamamı ister gibi tane tane. “Senlik bir durum yok burada, tamam mı?” Tek elinin avuç içini göğsüne bastırdı. “Tamamen ben ve Çağatay’ın arasında. Sana düşen, düzene uyum sağlamak. Biz Çağatay’la doğuştan karşı taraflardayız. Sevgili olmuşsunuz, tamam. Şimdiye kadar bilmiyordun ama artık biliyorsun.” Bakışları gözlerime öyle isabet etti ki, delip geçti sandım. “Çağatay’la ilişkine devam edersen, beni karşına almış olursun.”

Hakan'ı karşıma almak... Ah, berbat. Tek elimi saçlarıma daldırdım ve “Beni karıştırmayın,” diyebildim. “Aranızda geçenleri madem söylemiyorsun, beni karıştırma. Çağatay’la bu kadar sorunlarınız olduğunu bilseydim yaklaşmamaya çalırşırdım ama,” ellerimi iki yana açtım. “Maalesef artık çok geç. Ben onun düzenine ayak uydurdum.”

Bir an duraksadı ve yüzüme bakakaldı. Kendini toparladığında ise, “Ben anlamam,” dedi itiraz istemeyen ses tonuyla. “Güzellikle olmazsa zorla. Ondan ayrılacaksın. Çağatay’a bir süre kız falan yok. Bu onun cezası. Sen de ceza istemiyorsan, bir hafta süren var. Yedinci günün sonunda hâlâ sevgili olduğunuz kulağıma gelirse, sana da bir şeyler düşünmek zorunda kalacağım.”

TAKINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin