19. Kaçak Prenses

2.8K 200 78
                                    

   Selam! Ben geldim ve yeni bir bölüm de getirdim. Tamam, bu cümle çok saçmaydı. Neyse bir duyurum var.

ÖNEMLİ! LÜTFEN BURAYI OKUYUN! ATTANTİON, PLEASE!

   Bu kitabın böyle giderse yüz bölümü veya sekseni falan geçeceği kanısına vardım arkadaşlar. Yani, taslağından çok farklı hale gelmeye başladı ve hikaye uzayacak gibi duruyor. O yüzden üç kitap halinde bölmeye başladım. Diğer ikisinin başlıkları ve kapakları hazır bile. Güvenin bana, böylesi hem sizin hem de benim için daha iyi olacaktır. Öbür türlü cidden çok uzayacaktı bu kitap.

   Ihım... Bu kadardı duyurum. Lütfen ne düşündüğünüzü belirtin. Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar :)

"Kız ağladı, ağladı ve sonra sildi yalnızlığı yüzünden , fısıldadı rüzgara, sevmedi mi gerçekten?"

*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

Sally

    Ben ne zaman bu hale gelmiştim?

    Ne zamandan beri gözlerimin altı mosmor halkalarla dolmuş, vücudum zayıflamış, yanaklarım yavaş yavaş içe çökmüştü? Ne zamandan beri ağlamak için yağmur yağmasını bekliyordum ki? Ne zamandan beri ağlamaktan utanır, gülmekten tiksinir olmuştum? Ve ne zamandan beri suçsuz insanlara bağırır olmuştum? Ah, tanrım. Ben gerçekten iyi değildim. Son üç yıldır delirmeye başlamıştım sanırım. Ya da Kevin'ın sinir hastalıkları bana geçmişti. Bunların başka bir açıklaması olamazdı.

    Basit bir şey olması gerekiyordu değil mi? Yani, herkes on iki yaşından sonra birilerinden hoşlanmaya başlardı. İlk aşk, gayet hoş bir şey olmalıydı değil mi? Yani, elbette biterdi. En fazla iki senelik ömrü vardı. Peki ben nerede hata yapmıştım? Neden hala kalbim acıyordu? Delice sevmeliydik birbirimizi. Sonra, belki bir yıl ya da birkaç ay sonra iki arkadaş olarak ayrılmalıydık. Beni kirişlerden birine bağlayıp sonra da defolup gitmemeliydi, değil mi?

    Derin bir iç çekip çenemi dizlerime yasladım. Karşıdaki apartmanın duvarına bakarken birkaç metre ötede oturmuş üç sokak serserisini görmezden gelmeye çalıştım. Bir saat önce falan bana yaklaşmayı denemişlerdi ama içlerinden birinin bacak arasına tekme atıp, onları kendi çakmaklarıyla yakmakla tehdit ettiğimden beri bana yaklaşmamışlar, orada öylece oturmuşlardı. 

    Bilmem kaçıncı kez çalan telefonumla gözlerimi devirdim. Adamların üçünün de kafası bana dönerken onlara kötü kötü baktım ve telefonumu çıkardım. Parker arıyordu. Yedinci kere. Diğerleri de sayamadığım kadar aramışlardı ama hiçbirine cevap vermek istemiyordum. Arama bitince kilit ekranımın sağ üst köşesindeki dijital saate baktım. 02.37, gecenin bu saatinde ne halt ediyordum ben burada? Sadece düşünmeye gelmiştim. İki saattir bu ara sokakta, böylece oturduğuma inanamadım bir an. Ama sonra mantıklı gelmişti. Ben ne zaman düşünürken zamanın aktığını fark edebildim ki?

    Telefonum bir daha çalmaya başladı. Bu sefer de ekranda Dylan yazısı çıktığında yüzümü buruşturdum. Belki bu çocukçaydı ama beni aramasından nefret ediyordum. Onu meşgule atmaya karar verdim. Daha sonra da kafamı tekrar dizlerime yaslayarak karşı duvara bakmaya başladım. Saat gece ikiydi... Kevin ve Alyssa yakında okuldan dönecek olmalıydılar. Ve Kevin kesinlikle benim ağzıma edecekti. Dudaklarımı dişledim. Olayların bu yönde gelişmesini ben istememiştim. Hepsi bir anlık sinirle olmuştu ve karşılık olarak da kaşıma bir tava yemiştim. Yüzümü buruşturarak kanaması duran ama hala acıyan kaşıma elledim hafifçe. Ani bir sızlamayla elimi hemen geri çekip homurdandım. O kadın kesinlikle deliydi!

BirleşmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin