Merhabalar çok sevgili okuyucular. Yeni bölüm karşınızda. Şu sözlük/ansiklopedi çalışmasının hâlâ devam ettiğini belirtmek isterim. Kafanızı karıştıran şeyleri soru olarak yazın lütfen. Hepsinin cevabını vereceğim ve de o çalışmada daha detayları açıklayacağım.
İyi okumalar.
Multimedya : Alyssa
"Fısıldanan sözler yüksek sesle söylenenlerden daha uzağa gider."
*-*-*-*-*-*-*-*
Alyssa
Ayağımla yerdeki taşı daha çok ittirip yuvarlanmasını sağladım. Hırkamın kollarını çekiştirip bakışlarımı on üç - on dört metre ileride, çimenlerin üzerinde oturan sarışına çevirdim. Dylan hâlâ beni fark etmemişti. Odadan çıktığından beri orada oturup çimenleri yoluyor olmalıydı. Ben ise biraz hava almış sonra da geri dönmeye karar vermiştim. Dönerken bahçede onu görmüş, duraklamıştım. On dakikadır da yanına gidip gitmemeye karar veremiyordum.
Durduğum yerden ona bakarken artık öylece beklemeyi kestim. Yanına gidecektim ama önce Parker'ı mı bulsaydım acaba? Biraz düşünüp eldekini kaçırmamak lazım, diyerek yanına ilerledim.
"Hey!" diye seslenip yanına doğru zıpladığımda hızla bana baktı.
"Korkuttun beni!" Gözlerini kısıldı, baştan aşağı beni süzdü. "Ne arıyorsun burada?"
"Dışarı çıkmıştım. Axel bana geri dönerken seni ve Parker'ı da getirmemi söylemişti. İlk seni gördüm de." diye bir açıklama yaptım. Kafasını sallayıp iç çekti. O ayağa kalkarken bir sıkıntı olduğunu anlamıştım ama sormadım. Beni ilgilendirse anlatırdı zaten, değil mi?
"Hadi gel." dedi ve büyük adımlarla yürümeye başladı. Ben de arkasından ona yetişmek için yürürken bir yandan da ellerimi ovuşturuyor, ısınmaya çalışıyordum. Ben yarı koşar adımlarla onun ardından yürürken çoktan içeri girmişti bile. İçeri girip, sıcacık havanın bedenimi esir etmesine izin verdim. Soğuktan donmuş kaslarım ve hücrelerim rahatlarken sıradan bir şekilde döşenmiş giriş katında gözlerimi gezdirdim. Ve etrafa bakınmamla esmer bir çocukla gülüşen mavi saçlı kadını görmem uzun sürmedi. Gözlerimi devirdim ve hâlâ yürüyen Dylan'a doğru koştum. Kolunu tuttuğumda - pardon, asıldığımda bana doğru döndü.
"Sen git yukarı. Ben Parker'ı da alayım." dedim başım ile sağ tarafı gösterirken. Kafasını salladı ve bir şey söylemeden, kafası eğik bir şekilde merdivenlerden çıkmaya başladı. Birkaç saniye ona baktıktan sonra Parker ve o çocuğun yanına yürüdüm. Parker gülerek bir şeyler söylerken gözleri bana kaydı. Ve açıkçası ben, gözlerindeki parıltıdan korktum.
"Bak! Bu Alyssa." dedi hızla beni tutup yanına çekerken. "Kendisi kardeşim gibidir. Çok yakınız yani."
"Öyle miyiz?" diye mırıldandım. Çocuğun yeşil gözleri bana kayarken yutkundum. Ne karıştırıyordu bu kız?
"Bütün sırlarımı bilir kendisi!" diye cıvıldadı bana aldırmadan. Devasa bir şekil almış gülümsemesi ve parlayan gözleri tüylerimin diken diken olmasına sebebiyet vermişti. "Et ve kemik gibiyiz. Ayrılamayız." deyip kolumu sıktığında onu onaylamam gerektiğini anladım.
"Evet." diye kafamı salladım. "Harry ve Hermione gibi. Ya da Percy ve Kıvırcık. Gerçi onlar son beş kitaptır görüşmüyor ama..." Parker garipseyen bakışlarını üzerime dikerken bu sefer de esmer çocuk konuştu.
"Seni sevdim. Tatlı kızsın. Potterhead ve Demigod biriyle tanışmak büyük bir onur." dedi ve sırıttı. Gözlerim kocaman açılırken o hala sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birleşme
Action- Birleşme Serisi Birinci Kitap - "Bazen yaşamak bile cesaretin kendisidir." - Seneca Ajanların kimseye belli etmeden yönettiği dünyada on beş tane ajan örgütü vardır. Buna rağmen sadece dördü, isimlerinin fısıltı halinde halkın dilinde gezeb...