Arkadaşlar lütfen yorum ve oy verin. Okuyup geçmeyin. Eleştirileriniz de yazın nolur. İyi okumalar. Medyada Parker var.
"Unutulmak istemiyorsan, ya okunacak şeyler yaz, ya da yazılmaya değer şeyler yap." - Benjamin Franklin
*-*-*-*-*-*-*
Parker
Yüz on birinci koyun atladı. Yüz on ikinci koyun atladı. Yüz on üçüncü koyun atlarken çite takılıp düştü. Yüz on dördüncü koyun kalp hastası olduğundan çitin etrafından dolandı. Yüz on beşinci koyun üç bacaklı olduğundan atlayamadı. Yüz on altıncı koyun geç kaldı. Yüz on yedinci koyun üşendiğinden altından geçti. Yüz on sekizinci de gümüşten...
Yüzümü buruşturup yaptığım berbat esprinin berbatlık düzeyini hesaplamaya çalıştım. Bunu onlara yapsam büyük ihtimalle beni spatulayla kovalarlardı. Gözlerimi yumup koyun saymaya devam ettim. Ama kısa zaman sonra uyuyamayacağımı anladım ve kafamı Axel'in dizinden kaldırıp etrafa bakındım.
Axel kafasını cama yaslamış uyuyordu. Tek elini kafasına destek yapmış, diğer elini de belime koymuştu. Alyssa kulaklıklarını takmış, Olimpos'un Kanı adlı kitabı okuyordu. Sally ise koltuğa yatmış, bacaklarını kendine çekmiş, cenin pozisyonunda uyuyordu. Kevin da büyük ihtimalle uyuyordu. Bunu tahmin etmek pek zor değildi. Ön taraftan horlamaları geliyordu da. Ben ise, Sally ve Alyssa karşı koltukta olduğundan rahatça buraya yayılmıştım.
Axel'ın kolunu kaldırıp, altından çıktım. Yerimde doğrulurken Alyssa kafasını bile kaldırmadı. Büyük ihtimalle kitaba gerçekten dalmıştı. Ben de iç çekip dizlerimin üzerinde oturdum koltuğa. Daha sonra da arkamı dönerek kafamı ön tarafa uzattım.
"Nereye gidiyoruz?" Dylan gözlerini bana çevirmeden konuştu.
"İndianapolis'de durmayı planlıyorum." Kaşlarımı kaldırdım cevabına karşılık olarak. Bu kadar yol gittiğimizin farkında değildim.
"Eyalet mi değiştirdik?" Omuz silkti arabanın hızını biraz düşürürken.
"Biliyorsun. Güney Kutbu'na gitmek için de kıta değiştirmemiz gerekecek. Buna alışmalısın." Dudaklarımı büzüp doğmakta olan güneşe baktım.
Kevin derin bir uykuya dalmıştı. Zaten Nick gece aradığından beri bir kelime bile konuşmamış, sadece kafasını cama yaslayıp uyumuştu. Şirin bir ifadeyle dudaklarını büzmüş bir şeyler mırıldanıyordu. Gülümsedim. Axel da uykusunda konuşurdu ve ben onun saçma sapan cümlelerini dinlemekten çok zevk alırdım. Sürekli bir şeyler mırıldanırdı ve ben bunları tek tük anlardım ama çok komik geliyordu. Artık eğlenebileceğim iki kişi vardı anlaşılan.
Dylan ise düşünceli bir ifadeyle yola odaklanmıştı. Güneş ışığı saçlarının çok parlak bir şekilde ışıldamasına neden oluyordu. Acaba gerçek sarışın mıydı? Yoksa çakma mı? Ben saçımı sarıya boyatmıştım bir kez. Zaten sık sık saçlarımın rengini değiştirirdim. Ama maviyi sevmiştim. O yüzden de değiştirmeyi düşünmüyordum uzun bir süre için.
"Saçların boya mı?" diye soruverdim.
"Hayır. Gerçek." Sanki ona her zaman bu soru soruluyormuşcasına konuşuyordu benimle.
"Çok sık mı soruluyor?"
"Çok." İç çekip ellerini direksiyonda kaydırdı bıkmışcasına.
Kafamı sallayıp arka tarafa geri döndüm. Koltukta ayaklarımı sallıyorken, bir yandan da ne yapabileceğimi düşünüyordum. Konuşabiliriz umuduyla Alyssa'ya baktım ama o kitabını okuyordu. Ya da okumaya çalışıyordu. Gözleri kapanmamak için kendiyle savaş veriyor gibiydi. Aniden içimdeki şefkat duygusuyla ona yöneldim. Elindeki kitabı alıp ayracı arasına koyarken uykulu gözlerle bana baktı. Kitabı diğer koltuğa bırakıp onu yavaşça koltuğa yatırdım. Alyssa hiçbir şey demeden gözlerini kapadı ve kedi gibi büzüşüp uykuya daldı. Yerime geri oturdum ve camdan dışarı bakınmaya başladım.
Bir saat boyunca sıkıntıdan patladım. Önce Alyssa'nın kitabına bakmak istedim ama anlamadığım bir sürü terimle karşılaşınca o kitaptan ümidi kestim. Daha sonra tükenmez kalemimle Axel'in suratına bıyık yaptım ve fotoğrafını çektim. Ama sonra maalesef ki kalemi silmek zorunda kaldım. On dakika sonra ise kendimi Dylan ile kelime türetmece oynarken buldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birleşme
Action- Birleşme Serisi Birinci Kitap - "Bazen yaşamak bile cesaretin kendisidir." - Seneca Ajanların kimseye belli etmeden yönettiği dünyada on beş tane ajan örgütü vardır. Buna rağmen sadece dördü, isimlerinin fısıltı halinde halkın dilinde gezeb...