Selam! Hikayenin yeni bölümüyle karşınızdayım efenim. Sanırım bu bölüm baya kötü oldu. Nedense yazarken çok fazla takıldım ve sorun çektim. Başlık bile acayip saçma. Bunun için üzgünüm. Ama gerçekten bu bölüm olmadı sanırım. :/
Açıkçası söyleyecek hiçbir şeyim yok. Imm... Umarım size bana geldiği gibi kötü gelmez bölüm. En azından idare etse yeter. Multimedyada Dylan var. Lütfen yorum yapın ve beni mutlu edin. Gülücük atsanız bile yeter. Ehehe. :) Neyse, iyi okumalar. ^-^ Yorumlarınızı bekliyorum sevgili okuyucularım.
En kötüsü de sahip olamadığın bir şeye ait olmandır.
-Franz Kafka
-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Dylan
İki gün.
Parker'ın kayıp olduğu, Kevin'ın başına ne geldiğini bilmediğimiz, bir türlü geçmeyen iki gün.
İki gündür yediklerim boğazıma diziliyordu. Doğru düzgün uyku da uyuyamıyordum. Daha da kötüsü bunlar sadece bana olmuyordu. Dördümüz de çok huzursuzduk. Uyumaya kalktığımızda hiçbirimiz tam olarak uykuya dalamıyorduk iki saat boyunca. Kevin'ın ya da Parker'ın hala hayatta olup olmadığını düşünmekten rahat bir uyku uyumak imkansızdı zaten.
Ve benim moralimi yerle bir eden başka bir etken daha vardı: Sally. Tüm bu olanlar yetmezmiş gibi o da üstüme gelmeye başlamıştı yine. Eskisi kadar olmasa da bağırıyor, itiyor, duyduğu nefreti yüzüme vurmaktan hiç çekinmiyordu. Moralimi daha da yerle bir etmekten zevk alıyor bile olabilirdi. Hatta kalbimi kırmak onu mutlu ediyor gibiydi. Ve ben, bunlara rağmen, hala onun kendini daha iyi hissetmesi için elimden gelen her şeyi yapıyordum. Sanırım gerçekten aptalım.
Kevin'ın gitmesinden dolayı kendini yalnız hissediyor gibi geliyordu bana. Sonuçta onun burada olmasının sebebi Kevin'dı. Ona hep arka çıkan da oydu. Bizim yanımızda kalmasının, belki de bana katlanmasının tek sebebi Kevin'dı. Ve şimdi o gitmişti. Arkasında endişeden kafayı yemek üzere olan bizi ve oldukça üzgün bir kız bırakmıştı. Eskisi gibi hiç gülmüyordu. Çünkü onu güldürebilen tek kişinin yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorduk. Sally'nin bu durumu zaten kötü olan ruh halimi daha da kötüleştiriyor, göğsümün sızlamasına yol açıyordu.
Bir de diğer sorunumuz vardı. Ve muhtemelen bu Kevin'dan çok çok daha büyüktü. Parker... Onu aramaya başlayalı neredeyse üç gün olacaktı. Ve biz bir tek iz bile bulamamıştık. Sanki o fırtına esnasında öylece uçup gitmiş gibiydi. Hala yaşıyor olmasını ummaktan başka yapabileceğimiz bir şey yoktu. Ki bu ihtimalde kapalı alandaki mum gibi her geçen saniye ışığını kaybediyordu. Çantasında iki gün yetecek kadar yiyecek var mıydı bilmiyorduk. Zaten hava sıcaklığı bu kadar düşükken açlıktan ölmesi imkansız gibi bir şeydi. Çünkü bundan önce donarak ölebilirdi. Bu düşünce bile vücudumun uyuşmasına yetiyordu.
İç çekip yürümeye devam ettim. Artık vücudumun hiçbir üyesini hissedemez duruma gelmiştim. İki gündür yürüyor, çadırda uyuyor veya devam etmeden önce biraz yemek yemek için duruyorduk. Sıcak bir şeyle temas etmemiştim bile. Battaniyemi üzerime mumya gibi sarmam hiçbir işe yaramıyordu. Eğer ben uyurken battaniyem donsa, o haldeyken içinden çıkamazdım bile. Soğuk dayanılmaz bir hal aldı demek isterdim ama artık soğuğu bile doğru düzgün hissetmemeye başlamıştım. Beni korkutan asıl şey buydu zaten. Yavaş yavaş hissizleşiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birleşme
Aksiyon- Birleşme Serisi Birinci Kitap - "Bazen yaşamak bile cesaretin kendisidir." - Seneca Ajanların kimseye belli etmeden yönettiği dünyada on beş tane ajan örgütü vardır. Buna rağmen sadece dördü, isimlerinin fısıltı halinde halkın dilinde gezeb...