-Bu bölüm düzenlenerek tekrar yayınlanmıştır.-
"Çünkü bazen devam etmemi sağlayan tek şey umut." - The Vampire Daires
*-*-*-*-*-*-*
Alyssa
Elimdeki bıçağı biraz daha sıkarken avcuma baskı yapan sert kabzayı hissetmek iyi geliyordu. Bunu sık sık yapıyordum genellikle. Bıçakları fırlatmadan önce orada olduklarından emin olmak veya daha kararlı hissetmek için miydi bilmiyordum fakat alışkanlık olmuştu artık. Elimdeki bıçağı sıkmayı bırakıp kendimi gevşettim, hızla bıçağı geniş eğitim salonunun diğer ucuna yerleştirilmiş hedefe fırlattım. Nereye gittiğine bakmadan kemerimden ikinci bir bıçak çektim ve onu da hızlıca savurdum. Göz açıp kapayıncaya kadar hedefin ortasına saplanmış olan diğerinin yanında duruyordu.
"Harika." Yan tarafımdaki sesin sahibi olan sarışın kadına gülümseyerek döndüm. Hayatımda gerçekten sevdiğim birisi varsa o da kesinlikle teyzemdi. "Ama..." dedi ve oturduğu sandalyeden kalktı. Her zamanki zarafetiyle, omuzlarına dökülen saçlarını saçlarını savurarak yürüdü. Bana doğru yaklaştı ve kemerime zor tutturmuş olduğum hançerlerden birini aldı. Hafif bir makyaj yapılmış gözlerini bende gezdirdikten sonra az önce yaptıklarımdan çok daha keskin bir atışla fırlattı hançeri. Hançer benim attıklarımın tam ortasına saplanınca kollarını kavuşturup gülümsedi. "Ben daha harikayım." Bu ukala yorumuna karşı güldüm sadece.
"İşte bu egon yüzünden sürekli Nick'le kavga ediyorsun. İkinizin de egosu tavanda gezindiği için birbirinizi çekemiyorsunuz." Suratındaki ifade kayboldu ve Nick'i hatırlamış gibi tiksinirce bir ses çıkardı.
"Benim gibi biri, onun gibi bir domuzla daha fazla aynı ortamda kalmaya dayanamadığı için kavga ediyoruz." Söylenmesine kıkırdayıp önüme döndüm. Bu sefer yandaki kuklanın kafasına bir bıçak fırlattım. Bıçak kuklanın göğsünü delerken birkaç tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.
"Neden sürekli çalıştırıyorsun beni?" Cevabı alamayacağımı biliyordum fakat her seferinde düşüncelerim bu soru üzerinde toplanıyordu. "Yani, baksana şuna. Hepsini tutturuyorum artık. Ne atsam istemesem bile hedefe gidiyor. Neyse, en azından keskin nişancı olabilmek için daha fazla çalışmama gerek kalmadı. Beni bu yaşımda bile alırlar." Sanki ona onu parçalara ayırıp, tavada bol yağla kızartacağımı söylemişim gibi dehşetle bana baktı. Bu bakışlardan sıkılmıştım artık. Derin bir nefes alırken içimi kaplayan bunalmışlık hissi beni huzursuz ediyordu.
"Sen masa başı bir işte çalışacaksın. Genel Merkez'de güvenli ve huzurlu bir işte." Yine aynı sözler. Hep söylediği nedensiz şeyler... Bir bıçak daha alıp, kukla adamın gözüne saplarken konuştum.
"Bak Janet teyze." dedim oldukça ciddi bir şekilde. "Biliyorum ki bıçak fırlatma ve uzun mesafeden atış yapma dışında pek bir yaptığım yok. Yani, yakın dövüşte berbatım. Şifreleri kıramam. Bir dahi de değilim. Ama en azından beni keskin nişancı olarak işe alabilirler." Yüzü kasılırken, elimde olmadan ürperdim. Ama o, beklediğimin aksine, oldukça yumuşak bir sesle konuştu.
"Emin ol, sana çok güzel bir iş vereceklerdir. Ama masa başında." Bir şey demeden önüme döndüm. Ne desem de fayda etmeyeceğini biliyordum. Bu tartışmayı o bana eğitim vermeye başladığından beri yapıyorduk ve hiçbir sonuç alamamıştım. Nedenini bilmediğim bir şekilde, beni merkez ajanı yapmaya kararlıydı. Uzun sarı saçlarını savurarak sandalyesine geri oturdu. Bazen gerçekten de ona özeniyorum. Ne kadar da rahattı. Ne de olsa kimse dediklerine sesini çıkaramıyordu. Ben de dahil...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birleşme
Action- Birleşme Serisi Birinci Kitap - "Bazen yaşamak bile cesaretin kendisidir." - Seneca Ajanların kimseye belli etmeden yönettiği dünyada on beş tane ajan örgütü vardır. Buna rağmen sadece dördü, isimlerinin fısıltı halinde halkın dilinde gezeb...