Merhaba arkadaşlar! Ben geldim. Öncelikle bir şey söylemek istiyorum. Bölümdeki şarkı biraz az bilinen ve eski bir şarkı olduğundan çevirisini bulamadım. Bulamayınca da çevirisini ben yaptım ve ne kadar doğru oldu bilemiyorum. O yüzden kusura bakmayın.
Multimedyada Dylan ve Sally'nin dinlediği şarkı var. Biraz garip bir şarkı ama ben dinlemeyi seviyorum bunu. ^-^ Diyecek fazla bir şeyim yok. Lütfen yorum yapın. Siz yorum yaptıkça mutlu oluyorum ben. İyi okumalar!
"Çünkü bir süre sonra oynadığımız oyuncaklar birbirimizin kalbi oldu."
*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Dylan
"Bunu kim yanıma koydu ya?!" diye cırladı Sally durmadan bankta tepinen Kevın'ı aşağı iterek. Diğerleri artık onlara aldırış etmeden parkı izlemeye devam etti. Ben ise gözlerimi biraz daha kısıp yan bankta oturan Sally ve Kevin'a baktım.
"Ah! Canım acıdı!" dedi Kevin ve yine bankın üzerine tünedi. Sırt yaslama yerine oturarak ayaklarıyla Sally'yi dürtmeye başlayınca güldüm. "Sal, hadi bir kerecik gül. Bak gülersen sana elma şekeri alırım. Ya da vazgeçtim. Gülme, umrumda değil. Paramızı artık böyle saçma şeylere harcayamayız." Aslında bir kere gülse...
"Kevin, git. Defol! Rahat bırak beni! Başım ağrıyor! Git sen de Parker'la İngiliz futbolu oyna. Git Axel'la uğraş. Dylan'ı bıçakla. Başka bir şeyler yap." Kevin ayakları ile iki kere banka vurduğunda Sally yerinden sıçradı. Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapatırken gülümsedim.
Onunla ilgili olan düşüncelerim şu son bir aydır çok başka yerlere kaymaya başlamıştı. Genellikle bana gülümsemesini istediğim ve bunun için tüm gün beklediğim düşünceler dolanıyordu kafamda. Sürekli göz göze gelmeye çalışmaktan ve kendimi ona sevdirmeye çalışmaktan yoruluyordum. Ama bu his... Sıcacıktı. Beni daha mutlu kılıyordu. Yani... Bazen. Bundan, hissettiklerimden, memnun olmamalıydım. Çünkü ne hissetmeye başladığımı biliyordum. Belki de bu onunla tanıştığımdan beri içimde olan bir şeydi. Pek bir şey fark edeceğini sanmıyordum aslında. Nasıl olsa Sally kalbimi ezip geçecekti. Ne hissettiğime dikkat etmeyecekti. Bana olan nefreti gözlerini kör ediyordu. Bunun nedenini öğrenmeliydim.
"Kevin, canım arkadaşım... Git!" Kevin onu dinlemeyip bu sefer de gürültüyle aşağı kayıp yanına oturduğunda Alyssa da oraya döndü.
"Ona enerji içeceği vermeyelim demiştim size." Ona hak verir bir şekilde mırıldanıp küçük çocuklarla İngiliz futbolu oynayan Parker'a baktım. Bir tanesi hiperaktif olsa neyse... Bir de bu kız var.
"Ya doğru düzgün pas atmıyosun sen!" dedi kısa boylu bir çocuk Parker'ı işaret edip. Parker eliyle perçemini geri atıp çocuğa baktı.
"Sen doğru düzgün pas vermiyorsun ki. Hem ben ilk kez oynuyorum. Daha önce hiç İngiliz futbolu oynamamıştım. Bana öğretmeniz lazım." Çocuklardan biri ayağıyla topu ona doğru atınca Parker da çıplak ayağıyla - ayakkabıyla oynayamam diyip çıkarmıştı - topa vurdu. Top yine karşı bankta oturan kadının kafasına gelince Parker eliyle ağzını kapatıp oraya doğru koştu. Kadının yüzüne doğru eğilince kadın hışımla topu ona attı ve ayağa kalkıp yürümeye başladı. Parker topun çarptığı omzunu ovuşturarak çocukların arasına döndüğünde onu izlemeyi keserek yine Sally'ye döndüm.
"Hep böyle miydi? Yani Parker?" diye mırıldandı Alyssa gülerek. Onun konuşmasıyla yan bankı dikizlemeyi kesip sohbete dikkatimi vermeye çalıştım.
"Evet." dedi Axel da gülerek. "O hep çok farklı oldu. Nerede tehlikeli ve garip bir şey varsa ona yönelir. Yeni şeyler denemeye bayılır. Hep... aykırı şeyler yaptı." Parker tekrar topa vurunca top ilk kez doğru yere gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Birleşme
Action- Birleşme Serisi Birinci Kitap - "Bazen yaşamak bile cesaretin kendisidir." - Seneca Ajanların kimseye belli etmeden yönettiği dünyada on beş tane ajan örgütü vardır. Buna rağmen sadece dördü, isimlerinin fısıltı halinde halkın dilinde gezeb...