HAKAN YÜKSELOĞLU
Dosya kağıtlarıyla dolu masamdan başımı, kapının açılmasıyla kaldırdım. Kapı çalmadığına göre Samet'ten başkası olamazdı.
''Abi bir sorunumuz var.''
Sorunsuz bir günümüz olmuyordu zaten. Sıkıntıyla şakaklarımı ovarken sordum.
''Nasıl bir sorunmuş o ?''
''BAŞAR Holding, son ihaleye onlarda giriyormuş. Onların girdiği ihaleyi kazanma şansımız yarı yarıya biliyorsun.''
Sıkıntıyla nefes verdim. O şirket canımı sıkmaya başlamıştı. Her taşın altından onlar çıkıyordu.
''Onlar artık çok oldu, gerekeni yaparsın Samet, gidip görüş onların bu saldırılarına daha fazla tahammülüm kalmadı.''
''Hallederim abi tamam, bu arada küçük cadı da burada.''
''Yine mi ?''
''Maalesef.''
''Bu sefer ne yapmış ?''
''Dadının saçlarına uhu sıkmış... altı tüp. Kadında kaçmış tabi, sahi bu kaçıncı dadı ? Sekizinciydi galiba ?''
''Ne yapacağım ben bu cadıyla ? Gelsin bakalım, bu sefer ki sıkıntısı neymiş ?''
''Tamam abi'' diyerek çıktı Samet.
Elif ; hayatımın neşesi küçük cadım, ailemden kalan iki şeyden biriydi. Ablam Elif, okumak için ailemizden izin dahi istemeden Rusya'ya gitmiş evlilik dışı hamile kalmış, doğurmuş ve geri dönmüştü. Babam ve annemde onu evlatlıktan reddetmişti. İtibarı önemliydi tabi ! O gün hepimiz evde oturmuş ablamı bekliyorduk eve geldiğinde kucağında küçük sarışın bir kız çocuğu vardı. Evde kıyamet kopmuştu. Babam ve annem ablamı önce azarlayıp ardından reddedince sinirle evden çıkmışlardı, ablamda onlardan hemen sonra arabasına binmiş evden ayrılmıştı. Ben ağzımı açıp tek kelime edememiş sadece dinlemiştim. Ablama düşkündüm onu suçlamamıştım sonuçta olan olmuştu hiçbir şeyi geri alamazdık. Hem yetişkin bir kadındı ama bu tarz şeyler geleneklerimizde yoktu ve benimde bir erkek kardeş olarak sindirmem gerekiyordu. Daha yarım saat olmamıştı ki telefonum çalmış ve annemle babamın ölüm haberini almıştım. Kırk beş dakikalık yolu yirmi dakika da gitmiş ne yapacağımı bilemez şekilde hastaneye varmıştım. Tam hastanenin kapısından içeri girerken bir ağlama sesi duyup arkamı dönmüştüm ambulanstan indirilen beden ablama aitti ve bir görevlinin kucağında küçük yeğenim duruyordu. O an dünya başıma yıkılmıştı. Ablamı, annemi ve babamı kaybetmiştim. Sadece bir yaşındaki yeğenim ve kuzenim vardı. Onu Samet ve ben büyütmüştük adı da annesinden kalmıştı ona. Şimdi beş yaşındaydı, o kazadan sonra tam dört yıl geçmişti. Ve küçük cadıyla artık bir dadının ilgilenmesi gerekiyordu. Ama kimse iki günden fazla kalmıyordu o yaşıyla insanları nasıl çıldırtıyordu hiç bir fikrim yoktu.
Kapı tekrar açıldığında içeriye koşturan kırmızı pelerinli sarı cadı direk kucağıma atlamıştı.
''Hoş geldin cadım.''
''Hoşum dayım.''
Hep söylüyordum 'hoş geldim' diyeceksin diye ama her seferinde 'hoşum dayım' diyordu. Bırakmıştım artık bende onu düzeltmeyi.
''Küçük hanım, yine kaçırmışsınız dadıyı.''
''Bende anlamıyorum ki dayım, hep gidiyoylar.''
Ellerini avuç içleri yukarı bakacak şekilde kaldırmış yüzüme bakıyordu. Samet koltuğun kenarına oturmuştu ve o da gülerek Elif'e bakıyordu.
''Küçük hanım, dadının saçlarına uhu sürmek nereden aklına geldi acaba ?''
Elif kucağımda hareketlendi ve inip Samet'in yanına gitti, kucağına oturmak için kollarını uzattığında güldüm.
Küçük cadı Samet'e aşıktı, dayıyla evlenilemeyeceğini bininci kez anlattığımda nihayet benden vazgeçmiş yinede beni kimseyle paylaşamayacağını kesin bir dille belirtmişti. Artık sadece Samet söylerse bazı yaramazlıklar son buluyordu. Sırıtarak Samet'e baktım, Elif ne zaman Samet'in yanında bir kız görse kızı çıldırtıp kaçırıyordu. Samet'in kucağına oturduğunda Samet konuşmaya başladı.
''Aşkım, bak şimdi dayının işleri çok yoğun biliyorsun, hem işe, hem sana zaman ayırması çok zor oluyor dayın çok yoruluyor o zaman, dadı senin için iyi bir şey aslında sabahları dadıyla oynamak, akşamları dayınla oynamak, daha güzel olmaz mıydı? Hem neredeyse her akşam beraber uyuyoruz zaten neden böyle yapıp üzüyorsun bizi ?''
''Evet ama, dadılar ya sana yada dayıma aşık oluyoy. Siz benimsiniz.''
Küçük cadı çığırarak bunları söylediğinde aklıma ablam geldi. O da küçükken bana böyle çığırır, kulak zarımı delerdi. Buruk bir tebessümle onları izlemeye devam ettim.
''Aşkım, benim senden başkasını gözüm görmez ki. Dayının da en değerlisi sensin.''
Gülmemek için dudaklarımı dişliyordum. Her dadı vakasından sonra bu konuşma oluyordu. En azından verdiği hasarlar en zararsız seviyeye inmişti. En acılı olayımız ; raptiyeleri ters çevirdiği zamandı. Odasında bağırınca dadısı telaşla odaya koşmuş daha kadın odaya giremeden ayaklarının altına on iki tane raptiye girmişti.
Samet sanki karşısında sevgilisini ikna etmeye çalışan biri gibiydi Elif varken, normalde ikna etmeyi sevmez eğer mırın kırın oluyorsa hemen baştan savardı sabırsız bir insandı çünkü.
Samet ; teyzemin oğluydu. Teyzemde ablam gibi okumak için gidip kucağında Samet'le gelmiş daha sonra Samet'i bize bırakıp tekrar gitmişti. Teyze yeğen ikisininde kaderi aynıydı. Tek fark teyzem yaşıyordu yani en azından biz öyle biliyorduk. Samet'i annem ve babam büyütmüştü kardeşten farkımız yoktu, babam ona soy adını vermişti. Artık ikimizinde tek ailesi Elif'ti. Samet Amerika'da okuduğu için cenazeye yetişememişti, kazadan üç gün sonra geldiğinde kucağımdaki Elif'i görünce şok olmuştu. Ama bir şekilde iki erkek onu büyütmüştük. Ben yirmi bir Samet on dokuz yaşındaydı, ama olmuştu. Dört yıl geride kalmıştı. Artık kendi ayaklarımızın üzerindeydik. Ben yirmi beş yaşında olmuştum Samet ise yirmi üç. İkimize ait babamdan kalma bir mimarlık şirketimiz vardı, şirketin ise beş tane şubesi. İki şubeyi Samet ve ben açmıştık. Bunları genç yaşımızda beraber başarmıştık. Öz kardeşim olsa eminim en az Samet kadar severdim.
''Of.'' Elif'ten gelen sesle başımı sallayıp eskiyi eskide bıraktım.
''Oflama aşkım ama, üzüyorsun beni.''
Elif dudaklarını büzünce Samet dudaklarına öpücük kondurdu. Bu hareket Elif'in çok hoşuna gidiyordu kıkır kıkır gülmeye başlayınca ben ve Samet'te kahkaha atmaya başlamıştık. Biz sadece biz bizeyken kahkaha atar eğlenirdik. Normalde Samet'te bende dışarıya karşı oldukça soğuktuk. Bu bizim savunmamızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI DADI
RomanceHakan Yükseloğlu , Saygın, zeki, yakışıklı ve aynı zamanda soğuk ve suratsız bir iş adamı. Defne Sarkıt , Kimsesiz, neşeli, hayat dolu, güzel bir hırsız. Samet Yükseloğlu , Çapkın, deli dolu, zeki ve yakışıklı bir iş adamı. Elif Yükseloğlu , Dayısın...