20- PİKNİK

4.6K 208 6
                                    

Bugün havanın sıcak olması ve Elif'in tutturması üzerine piknik yapmaya karar vermiştik ve şuan sandviç hazırlıyordum. Şeftalileri soymuş, çilekleri yıkamış Elif'e vermiştim, meyveleri uzun kürdanlara diziyordu ve gülümsemesine bakılırsa halinden oldukça memnundu. Beraber yaptığımız üzümlü elmalı tart ise pişmiş ve kokusundan da anlaşıldığı üzere harika olmuştu. Sandviçleri beze sarıp tahta bir tabağın içinde hasırdan yapılan piknik sepetinin içine koydum ve fırından tartımızı alıp dilimlemeye başladım. 

Başımı Elif'e çevirdiğimde meyveleri tahta bir tabağın içinde piknik sepetine koyuyordu. Tartı dilimledikten sonra biraz soğuması için tezgahın üzerine koydum ve bardakları alıp peçeteleri de aldıktan sonra tartla beraber sepete koydum. İçecekleri yolda alacaktık. İşimiz bittiğinde Elif'i kucağıma alıp giyinmek için mutfaktan çıktım, aklıma dün akşamki olay gelince gülmemi zor tuttum ve merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Elif'in kırmızı odasına girdiğimizde kucağımdan indirip yatağın üzerine oturtmuştum, dolabından yazlık beyaz bir elbise alıp eline verdim.

''Teşekküy edeyim.''

''Rica ederim sarı şekerim.'' Kendi giyinebildiğini iddia ettiği için yardım kabul etmiyordu.

Yanağına kocaman bir öpücük kondurup kendi odama geçtim. 

Ve kapıyı kapatır kapatmaz kahkahalara boğuldum. Banyoya girip yüzümü yıkadıktan sonra biraz kendime gelebilmiştim ama dolabımı açıp kendime kıyafet çıkarırken hala kırkırdıyordum. 

Hakan ve Samet Elif'in bacağına yapıştırdığı şeyin ne olduğunu fark ettiklerinde benim kadar kızaran bir suratla odada ne yapacaklarını bilememişlerdi. Elif ise bacağına yapıştırdığı şeyi çıkarmaya çalışıyordu. Hakan ve Samet'ten utanarak yanına gidip bacağındaki ağda sandığı şeyi yavaşça çıkarmıştım. Biraz mızıldansa da ortamın gerginliğini anlamış sesini çıkaramamıştı. Elime aldığım şeyi banyoma girip çöpe atmış ve derin bir nefes alarak odama geri dönmüştüm ama odada Elif dışında kimse yoktu. Hal böyle olunca Elif'le konuşmam daha kolay olmuştu. Ona bacağına yapıştırdığı şeyin ağda olmadığını, ne olduğunu bilmek ve ağda yapmak için küçük olduğunu en önemlisi de başka birinin odasına habersizce girip eşyalarını karıştırmanın doğru bir davranış olmadığını anlatmıştım ve odaya girmeden mutlaka kapıyı çalması gerektiğini söylemiştim. Ve sarı şekerim hepsini anlamış hatta özür dilemişti. Ama soru sormadan da duramamıştı.

''Dayım bana biy keyesinde kapıyı çalmalısın demişti. Ama bazenleri unutuyoyum. Hem sizde benim kapımı çalmıyoysunuz.''

Anlaşılan bu konuyu Samet ve Hakan'la konuşmalıydım. Artık bu evde küçük bir genç kız vardı ve onun kapısı da artık çalınacaktı. 

Üzerimi giyip dolabımın yanındaki boy aynasından kendime baktım. Bordo bir eşofman, beyaz kısa kollu bir tişört giymiştim. Saçlarımı salık bırakmıştım. Hazırdım. Odamdan çıkıp aşağıya inmeden önce Elif'e bakmak için karşı odanın kapısını çaldım ve  biraz durup içeriye girdim. Elif yüzünde büyük bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Anlaşılan kapısının çalınması hoşuna gitmişti. 

''Giyinebildin mi bakalım ?''

''Evet ama ferruarımı çekemedim.''

Kocaman bir gülümsemeyle arkasına geçtim ve fermuarını çektim. İkimizde hazırdık. 

El ele tutuşup alt kata indiğimizde gözüme ilk çarpan her zamanki gibi Hakan olmuştu. 

Hakan olmuştu çünkü bugün sözleşmiş gibi aynı giyinmiştik. 

Bordo eşofman beyaz kısa kollu bir tişört. Ben onu süzerken bir an göze geldik. Bakışlarını benden çektiğinde yeni fark etmiş gibi tekrar bana çevirdi ve oda beni sürdü. Ne yapacağımı bilemeden dikilirken aradaki sessizliği Elif bozdu.

YALANCI DADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin