KIR ŞEYTANIN BACAĞINI

5K 268 4
                                    

''Beni bölme olur mu ? Çünkü bir kere anlatacağım. Bir daha ki sefere gücüm olmaz.''

Başını ağır ağır salladı ve dikkatle gözlerimin içine baktı. Gözlerimi masaya dikip konuşmaya başladım.

''Benim annem Rus asıllı bir kadındı. İsmi Anna. Bir gazinoda çalışıyordu. Sadece şarkıcı olarak. Bir gün nasıl olduysa babam olacak adamdan hamile kalmış. Sonrası malum ben doğmuşum. Annemi yedi yaşımda kaybettim. Gerçi bakma anne dediğime annelik olarak sadece doğurdu, emzirmemiş bile beni. Neyse çok yakın bir arkadaşı vardı orada Nilgül abla, annemin makyaj ve kostümünden sorumluydu. Onun sayesinde ölmemişim ben. Emzirilmeyen çocukların -özellikle anne karnında iyi bakılmadıysa- bünyeleri zayıf olur bu sebepten ötürü ölen bebekler bile var. Benim aşım bile yokmuş yani zayıf bir bünyem oldu hep. Ama Nilgül abla beni emzirmiş, süt annem kısacası. Onunda kızı ölmüş onun adını vermiş bana adım buradan geliyor hatta soyadımda onun soyadı. Annem yüzüme bile bakmazdı. İstememiş çünkü beni, aldırma zamanı da geçince de mecbur doğurmuş. Nilgül abla beni korumak için, beni erkek kılığına sokarak baktı patron tabi ki biliyordu ama küçüktüm bu yüzden bana karışmazdı hiç. Esas korku müşterilerdi ama erkek kılığında atlattık onu da. Neyse işte annem öldü, annemden sonra Nilgül ablamı da kaybettim sığınacak yerim kalmayınca da kaçtım oradan dokuz yaşımdaydım kaçtığımda, yani annemden iki yıl sonrada orada kalmıştım. On yedi yaşıma kadar sokakta büyüdüm. Peçete sattım, ayakkabı boyadım, pazarda hamallık yaptım, araba camı sildim, kuaförde saç süpürdüm, benzincide araba yıkadım ama küçücük çocuğum tabi ne kadar yapabiliyorsam, birde erkek kılığımdan hiç çıkmadım saçlarım hep kısaydı. Hatta hayatımın en büyük darbesini sekiz yıl boyunca çalıştığım işlerden ikisinde yedim. İlk olarak markette, sebze reyonunda çalışıyordum. Depoya inmiştim bir gün patronun oğlu da oradaymış on sekiz yaşındaydı muhasebede işi öğreniyordu. Yere sebze düşürdüğüm için tartakladı beni o sırada sesim gerçek haline döndü ve çığlık attım sonra da anladı zaten kız olduğumu. On üç yaşımdaydım daha, sırrımı koruyacağını fakat karşılık istediğini söyledi ve bana saldırdı. Elinden zor kaçtım. Patronun yanına gittiğimde olanları anlattım önce inanmadı konduramadı oğluna, sonra kamera kayıtlarına baktı ve oğlunu korumak için kayıtları sildi, bir de onu kandırdığım için dayak yedim. Daha sonra küçük bir lokantada çalıştım ama bu sefer saçlarım kesmemiştim. Yani olduğum gibiydim. Lokantanın sahibi ise yaşlı bir amcaydı 'kızım' diye severdi beni, ben de onu severdim. Bir gün erken çıktı işten. Bende en son lokantayı kilitleyip yatıyordum gidecek yerim olmadığı için orada kalıyordum. Aşçı en sona kalmıştı bende bilmiyorum tabi ne yaptığını, onun çıkmasını beklerken uyuyakalmışım sandalye tepesinde. Uyandığımda yatağımdaydım ve yarı çıplak bir haldeydim. Bir ayağımı ve bir elimi bağlamış şerefsiz herif, üzerime uzanınca nasıl yaptım bilmiyorum ama tekme attım bacak arasına, sonrada ayaklarımı çözüp kıyafetlerimi aldım ve onu oraya kilitleyip giyindim ve patronu çağırdım. İşten kovu onu ama bende çıktım, üçüncü kere olursa kaldıramazdım çünkü. Sonra çalmaya başladım. Ama zenginlerden ve sağlam papuç olmayanlardan çalıyordum, daha sonra da beni almaya geldiğin mahalledeki evi buldum üç odalı bir ev, dört kişi yaşıyorduk ama tanımayız birbirimizi, otel gibi kullanırdık kısaca...İşte benim yirmi iki yıllık hayatım.''

Anlatmayı bitirdiğimde dolu gözlerimle gülümsüyordum. Benim hayatım buydu. 

''Sen bunların hepsini nasıl yaşadın ?''

Sesinden hayranlık, şaşkınlık  ve acıma akıyordu. Yada bana öyle geliyordu. Sadece omuz silktim ve gülümsedim. Ben kırıklarımla neşeli bir insandım. Kendime acımayı çok önceleri bırakmış sadece anı yaşıyordum. Ama her yolu denemiştim yaşamak için, her kapı yüzüme kapanmıştı. Karakollara düşmüştüm, tacizden kurtulmuştum, dayak yemişliğim vardı. En son çalmakta bulmuştum çareyi. Ama her yaptığımda içim acırdı. 

Samet garsonu çağırıp hesabı istedi, ardından hesabı ödeyip kalktık ve bavulu aldığımız yere gidip en son bavulla arabaya bindik. Araba hiç konuşmadık. Benim konuşacak halim yoktu Samet'te sanırım bunu anlamış başka bir şey sormamıştı. 

_____________________

Eve geldiğimizde derin bir nefes aldım. Başarmayı umuyordum. Şeytanın bacağını kırmayı umuyordum. Samet söze girince yan tarafıma dönüp yüzüne baktım.

''Asla yalan söyleme, Elif'i şımartma yeri gelince sert ol ki şımarık büyümesin, ayrıca yaramazdır dikkat et, gerçi seni kendi istediği için sorun çıkarmayacaktır. Hakan soğuk bir insandır ama alışınca gerçek yüzünü göreceksin, bana zamanla alışırsın zaten beni dert etme.''

Araban indiğinde bende peşinden indim bavulu bagajdan alıp evin bahçe kapısının önünde durdu ve yanına gitmemi bekledi. Yanına gittiğimde ise bana baktı ve konuştu.

''Kır şeytanın bacağını bu sefer.''


YALANCI DADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin