SADECE ÇALIŞANDIM

3.9K 163 1
                                    

Sabah olduğun da Hakan hala dizlerimde uyuyordu, baş ucumdaki saate baktım henüz beş buçuktu. Hafifçe gülümseyip Hakan'ın saçlarını okşadım gece ara ara sayıklamıştı. Anlamsız şeyler söylüyordu bu sebeple dediklerinden hiç bir şey çıkaramıyordum. Acaba kabuslara neden olacak ne yaşamıştı geçmişinde. 

Ben böyle uyuşuk uyuşuk saçlarını okşarken kirpikleri kırpıştı ve yavaşça gözlerini açtı hemen elimi çekmiştim. İlk önce biraz duraksayıp ne olduğunu hatırlamaya çalışır gibi bir yüz ifadesine büründü yüzü. Ardından kaşlarını çatarak yavaşça kalktı dizlerimden. Biraz etrafa bakınıp ''Özür dilerim'' dedi mahcupça. 

''Özür dilenecek bir şey yapmadın ki.'' 

 ''Ben...dün.. yani...'' Kem küm ederek konuşmaya çalışmıştı ama gerçekten özür dilenecek hiç bir şey yapmamıştı.

''Hakan, gerçekten sorun değil. Kabus gördün ve bende kendi isteğimle yanına geldim, seni o halde bırakamazdım ve pişman değilim...tamam mı ?''

Sadece dalgın bir şekilde başını salladı. 

''O halde ben gideyim'' yavaşça kalktım oturduğum yerden. Tam o sırada kolumu tuttu ve beni tekrar yanına oturttu.

''Defne ben aslında seninle konuşmak istiyordum. Bir türlü zamanını bulamamıştım ama sanırım şu an en uygun zaman.''

Kalbim bir anda hızlanmıştı, ne konuşacaktık ki ? Nefesimi düzene sokup kendimi konuşmaya zorladım. 

''Ne hakkında konuşacağız ?''

''Lütfen bölme.'' Şaşkınca ve çokça heyecanla başımı salladım. ''Peki.''

''Öncelikle, ben pek yumuşak başlı bir insan değilim. Yani benim yüz ifademden bir şeyleri anlaman çok zor bunu bil... Ve... gittiğimiz davette.. gece olan şeyler... ben hatırlıyorum. Yani o anlarda migrenim tuttuğu zamanlar, pek kendimde olamıyorum yaptıklarım çoğunlukla bilinçsizce oluyor. Ve kendime geldikten sonra yani ağrım geçince yaptıklarımın farkına varıyorum. O gece olanlar tamamen iradem dışıydı. Gördüğüm kabuslarında etkisi var tabii. Ben o gece olanlar ve dün gece olanlar için senden özür dilerim. 'Özür dilemene gerek yok' deme, senin için olmayabilir ama benim için var. Bir daha bu gibi durumlarla karşılaşmaman için uğraşacağım yani nasıl olur bilmiyorum ama bir şekilde olmak zorunda. Bu açıklamayı yapmak zorundaydım. Sonuçta sen Elif'in dadısısın ve aramızda bu tür şeylerin olması beni rahatsız ediyor. Çalışanlarımla tamamen resmi olmayı severim, tabii aynı evde kaldığımız için seninle diğerlerine oranla biraz daha samimiyetimiz var ama yine de bu..kabuslardan sonra sana olan davranışımı doğrulamaz.''

O söyleyeceklerini söylediğinde ben boğazımdaki yumruyu yutabilmek ve gözlerimde biriken yaşları geri itmekle uğraşıyordum. Ben daha başarılı olamadan tekrar söze girdi.

''Umarım seni incitmemişimdir.''

Tabii hiç incinmemiştim ! Gerçi buna hakkım da yoktu. Yapabildiğim tek şey başımı iki yana sallamak ve ''Haklısın'' demek olmuştu. 

''Ben odaya geçeyim o zaman.''

Bir şey söylemesine fırsat vermeden hızla yataktan kalktım ve odama girip kapıyı kapattım. Ve tam o sırada gözümden düşen bir damla yaş gelecek olanların habercisiydi.

_________________________

Sabah uyandığımda başım çatlayacak gibiydi. Gözlerimi açık tutmakta oldukça zorlanıyordum. Kesin kızarmışlardı. Bir elimle başımı tutarken diğer elimle yataktan destek aldım ve doğruldum. Sadece bir kaç saat önce olan şeyler aklıma gelince gözlerim tekrar doldu. Ama ağlamam saçmaydı. Sonuçta ben Hakan'ı seviyorum diye Hakan'da beni sevecek değildi ya. Ben onun gözünde sadece çalışanıydım. O da benim benim gözümde sadece patron olarak kalmalıydı nasıl yapacaktım bilmiyorum ama olmak zorundaydı. Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Duvarımda asılı olan saat henüz dokuzu gösteriyordu. Bildiğim kadarıyla Hakan ve Samet işe dokuz buçukta gidiyorlardı. Kendimi toparlamalıydım ben bu eve Elif için gelmiştim. Aklıma getirdiğim bu durumla kendimi daha iyi yani birazcık daha iyi hissetmiştim. Yatağımdan kalktım ve topladım ardından elimi yüzümü yıkamak için banyoma girdim, gözlerim gerçekten kızarmıştı. Yüzüme bir kaç kez su vurarak bu durumu en aza indirmiştim. Saçlarımı topuz yapıp memnun bir şekilde banyodan çıktım. Altıma dar paça bilekte bir pantolon ve üzerine salaş bir tişört geçirdim ve Elif'in odasına girdim. 

Evde artık ayakkabı giymiyorduk. 

Elif hala mışıl mışıl uyuyordu. Onu uyandırmadan odadan çıktım. Aşağı indiğimde kimse yoktu. Camdan arabaları park ettikleri yere baktım, evet, hala evdeydiler. Hızlı olmaya çalışarak mutfağa gittim. Güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyordum. Önce çayın suyunu kaynaması için ocağa koydum. Ardından dolaptan yumurtaları çıkardım, yumurtalı ekmek yapmak istiyordum. 

Büyük bir tabak alıp yumurtaları içine kırdım biraz tuz ekledikten sonra çırptım ve ekmekleri içine attım ardından bir köşeye koyarak ekmeklerin yumurtaları çekmesini bekledim. O sırada çayı demledim ardından tekrar dolabı açıp kahvaltılıkları çıkardım evde yok yoktu. Domatesleri de dilimledikten sonra masaya koydum. Sıra ekmekleri kızartmaya gelmişti, ben kızdırmış olduğum yağın içine ekmekleri henüz atmıştım ki mutfağa ilk giren ''Ooo Defne, döktürmüşsün, nasıl severim yumurtalı ekmeği var ya'' sözleriyle tabii ki Samet oldu. 

''Otur hadi, yetiştiremem diye korkmaya başlamıştım. Zamanınız var değil mi ?''

''Var  var, olmasa da oldururuz güzellik. Ben bu kahvaltıyı kaçırmam.'' Ona gülümserken bir yandan da ekmekleri tavadan alıp temiz bir tabağa koyuyordum. Hepsi kızardığında tabağı masaya koydum ortalığı toparlayıp Elif'i kaldırmak için mutfağın çıkışına ilerlediğim sırada kucağında Elif'le Hakan girdi içeriye, ona karşı nasıl davranmalıydım bilmiyorum ama unutmamam gereken tek şey sadece çalışan olduğumdu.

''Günaydın Defne.''

''Günaydın sarı şekerim'' diye cevap verip Elif'i kucağıma aldım böylelikle Hakan'da masaya oturmuştu. O Samet'le iş hakkında konuşurken ben Elif'le ilgileniyordum ama bir anda sorduğu soru karşısında gözlerim benden bağımsız bir şekilde Hakan'ı buldu. 

''Defne ben gece yanına geldim ama sen yoktun, tuvalette de yoktun neydeydin ?''































YALANCI DADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin