Bugün büyük gündü. Sabah kahvaltımızı yapmıştık şimdide Samet çağırdığı kuaföre saç modelimi anlatıyordu. Adam benden zevkliydi yani iç mimar olarak görseli oldukça iyiydi tabi ki. Hakan ise kahvaltıya bile kalmamış erkenden işe gitmişti. Karşımdaki koltukta oturan Elif'e öpücük atıp gülümsedim. Onun bebeksi kıkırdaması her şeye değerdi. Kulaklarım Samet'in sesini algıladığında dikkatimi ona verdim başımda dikilen kadına, saçlarımı eline almış şekiller yapıp bir şeyler söylüyordu.
''Bakın aldığımız elbise beyaz, düz, sade ve şık bir kıyafet. Saçları kahve tonu bir renk bu yüzden elbiseye güzel bir uyum sağlıyor. Dağınık topuz olsun ve yan taraftan tutamlar sarksın. Makyajı sade olsun, doğallığı bozmayın. Kalem, rimel, likit ve parlatıcı olacak. Pudra, fondöten ve far olmasın.''
''Tabii Samet Bey.''
''O halde başlayın. Dört saat sonra hazır olması lazım.''
''Tabi efendim.''
Ve böylece saç makyaj yapımı başlamış oldu.
____________________
Her şey bittiğinde bende bitmiştim. Üzerimde elbisem, saçlarım ve makyajım yapılı bir şekilde Hakan'ı bekliyordum. On beş dakika içinde gelmesi gerekiyordu.
''Defne çok güzel oldun.''
''Teşekkür ederim bir tanem.''
Samet tam ağzını açıyordu ki kapı çaldı ve kalbim içimde zıplamaya başladı. Bu kadar heyecan sadece davet içindi. Başka bir şey olamazdı. Olmamalıydı. Eğer hırsız olduğum bir gün anlaşılırsa işte o zaman kopmak çok zor olurdu.
Hakan içeriye girdiğinde ve biz karşılaştığımızda yine takılı kalmıştık birbirimizde. O kadar yakışıklı olmuştu ki nefesim içimde kalmıştı. Siyah smokin nefes kesiyordu. O da beni incelerken oldukça ağır davranıyordu ve birazdan bayılacak gibiydim. Yavaş adımlarla yanıma gelip kolunu uzattığında titreyerek koluna girdim ve kapıya doğru ilerlemeye başladık. Samet ve kucağındaki Elif'e gözüm kaydığında kıkırdadıklarını duydum.
____________________
Arabaya bindiğimizde hala titriyordum. Hakan şoför istememişti ve arabaya binerken kapımı açmıştı. Bu suratsız herifin kibarlaşabileceği kimin aklına gelirdi ki ?
''Heyecanlı mısın ?''
Sorulan soruyla Hakan'a döndüm. İnşallah sesim titremezdi.
''Biraz, ilk defa gidiyorum böyle bir yere ve nasıl davranacağımı, ne yapacağımı, seni nasıl mahcup etmeyeceğimi hiç bir şey bilmiyorum ve gerçekten korkuyorum ve -''
''Sakin ol, hiç bir şey olmayacak. Sen olduğun gibi davran. Gülümse ve yanımdan ayrılma yeter.''
''Tamam, öyle yapacağım.''
''Güzel.''
Ve bu son kelimeydi.
___________________
Araba durduğunda başımı kaldırdım ve karşımda duran saray yavrusuna baktım altın rengiyle bezenmiş güzel bir binaydı. Hakan'ın hareketliliğiyle siyah küçük çantamı elime aldım ve arabanın kapısına uzandığımda kapıyı açan ben değil, Hakan oldu. Küçük bir tebessümle arabadan indim. Hakan araba anahtarını valeye uzatıp beni binaya doğru yönlendirdi. Kırmızı halının üzerinde binaya girdik aşağıya doğru merdivenler uzanıyordu ve merdiven basamakları da altın rengiydi. Elbisemin uzun kuyruğu merdivenleri süpürürken Hakan elimi tutup koluna koydu ve inmeye devam ettik. Ama tuhaftır ki kimse yoktu bir müzik sesi geliyordu ama nereden geldiğini anlamıyordum. Yaklaşık yirmi merdiven bittiğinde bizi merdivenlerin karşısında bir bahçe kapısı karşıladı. Kapıdan çıktığımızda derin nefes aldım. O kadar güzeldi ki. Yemyeşil, üç tarafı ağaçlarla çevrili bir alan, rastgele yerleştirilmiş beyaz tüllü masalar ve çalan hafif müzik. Büyülenmiş gibiydim, tabi ki kısa sürdü çünkü burada bulunan yaklaşık otuz kişi bize bakıyordu. Eminim yüzüm kızarmıştı. İstem dışı Hakan'ın kolunu sıktığımda o da hafifçe karşılık verdi. Bize doğru gelen adam yüzümdeki kızarıklığın geçmesine hiç yardım etmiyordu.
''Hakan'cığım hoş geldin, nasılsın ?''
''Hoş bulduk. Teşekkür ederim iyiyim, siz nasılsınız ?''
''Bende iyiyim teşekkür ederim.''
Adamın başı bana döndüğünde gülümseyerek elini uzattı Hakan'ın kolundan elimi çektim ve adama uzattım.
''Hoş geldiniz.''
''Hoş bulduk.''
''Adınızı bahşedermisiniz.''
Gülerek ismimi söyledim.
''Defne. Siz ?''
''Sadık Veli Başaran.''
''Memnun oldum Veli Bey.''
''Bende memnun oldum Defne'ciğim. Buyurun bu taraftan gidelim.''
Adamı takip etmeye başladığımızda biraz olsun daha iyiydim. En azından dizlerim titremiyordu. Tabi ki buda kısa sürdü. Çünkü masaya geçtiğimizde Veli Bey dışında bir kişi daha vardı ve söylediği şey sayesinde öksürük krizine girmiştim.
''Hakan, tam sana yakışan bir eş bulmuşsun, tebrik ederim.''
Hakan hemen konuşmaya başladı.
''Yanlış anladınız Fikret Bey, Defne yeğenimin dadısı. Bugün eşlik etmek içi burada.''
''Kusura bakmayın lütfen, yanlış anladım.''
''Önemi yok Fikret Bey.''
___________________
Yarım Saat Sonra
Yarım saat içinde bütün davetlilerle konuşmuştuk. Aslında Hakan konuşmuş ben dinlemiştim. Hepsi işle ilgili şeylerdi. En son kendi masamızda durmuştuk. Sadece Hakan ve ben. Çalan hoş parçayı dinlerken elimdeki portakal suyunu içiyordum. Hakan'da meyve suyu içiyordu ve bunu sadece araba kullanacağı için değil içkiyi kullanmadığı için yapıyordu. Ve bu çok hoştu. Elindeki bardağı masaya koyup bana döndü ve elini uzattı. Bende bardağımı masaya koyup titreyen elimi ona uzattım bir yandan da evdeyken üzerime aldığım beyaz ipek şalımı tutuyordum. Tabi ki o göğüs ve sırt dekoltesiyle duramazdım. Gerçi komple dekoltem kapanmıyordu, sırtımın küçük bir kısmı ve göğsümden aşağı doğru inen dekoltem hala açıktı ama fazla değildi.
Hakan'la beraber, etrafı mumlarla çevrilmiş piste gittiğimizde herkesin gözü bizdeydi. Ellerimi omuzlarına koydum, o da bir elini belime bir elini sırtıma koydu. Kollarım yukarıda olduğu için göğsümü kapatan kısım biraz aşağı inmişti. Hakan'ın sesiyle gözlerine baktım.
''Sakin ol.''
Başımı salladım ve derin bir nefes aldım biz çok yakındık. Bu yakınlık nefes almamı engelliyordu. Gözlerimiz kenetliydi ve o an hiç bir şey umurumda değildi, ne insanlar nede heyecan.
Hakan gözlerini kapatıp mırıldandı.
''Kokun...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI DADI
RomanceHakan Yükseloğlu , Saygın, zeki, yakışıklı ve aynı zamanda soğuk ve suratsız bir iş adamı. Defne Sarkıt , Kimsesiz, neşeli, hayat dolu, güzel bir hırsız. Samet Yükseloğlu , Çapkın, deli dolu, zeki ve yakışıklı bir iş adamı. Elif Yükseloğlu , Dayısın...