MEDYA: CAN
Sabah şişe sesiyle uyandım. Saate bakmak için telefonumu elime aldım ve içimi az korku kapladı. Çünkü saat 6.00 dı. Bu saatte ayıdan başka birşey olamazdı. Çağla'yı uyandırmak için baktım ama öyle güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamadım. Çadırın fermuarını yavaşça açtım ve kafamı dışarıya çıkardım. Masanın başında oturmuş elinde içki olan Can'ı gördüm. Elini tam şişeye atacakken ani bir hareketle Can'ın yanına geldim ve elindeki şişeyi alıp yere fırlattım. Bana sinirli gözlerle baktı ve:" Sen ne yaptığını sanıyorsun?"
"Sabahın köründe aç karna içki içmekte neyin nesi?"
"Sanane! Sana ne oluyor? Benim neyimsin sen? Sana benden uzak durmanı söylemiştim değil mi? Yoksa ben mi yalnış hatırlıyorum?" dedi ve ayağı kalktı.
" Ben seni sevmiyorum Can." dememle kahkahayı basması bir oldu.
" Beni sevmiyor musun? Beni sevmediğini mi söylüyorsun? Şaka yapıyor olmalısın Müge! " dedi ve tekrar güldü."Sessiz ol herkesi uyandıracaksın" dedim ve devam ettim:
" Evet. Seni sevmiyorum. Dün gece eğlence olsun diye yalan söyledim. Gerçekten bana inanmalısın. Herkese açıklayacağım. Hem benim seni sevmem için aşk dolu bakmam lazım değil mi?" dedim ve bakışlarımı ona kilitledim.
" Doğru. Bana öyle bakmıyorsun. Sana inanmak istiyorum ama dün çok gerçekçiydi." dedi. Bende:
" Evet gerçekçiydi. Ama herkesin inanması için inandırıcı rol yapmam gerekiyordu. Eğer gerçek olsaydı neden şimdi açıklayayım. O tokadı yedikten sonra uykuya daldım. Söyleyemedim dün şaka olduğunu. Şimdi uyandığım gibi söylemek isterim. Çünkü yanlış anlaşılmak istemem." dedim ve gülümsedim. Bana baktı ve:
"İyi madem öyle diyorsan... Ama yinede sık sık konuşmayalım. Çünkü yanlış anlaşılır." dedi ve dönüp gidecekken şaşırmış bir surat ifadesiyle bana döndü ve:
" Senin yüzüne ne oldu?"
Oha makyajım geçmiş mi. Gerçekten inanamıyorum. Ama yeni farketmesi anormal. Sabahtan konuşuyoruz çünkü. Şapşal bu çocuk diyorum ya!
" Imm .. Şey dün ormandan kamp alanına gelirken ağacı görmemiştim ve yüzümü çarptım. Burnum, yüzüm dağıldı. O kadar."
Dedim ve bana şaşırarak bakmaya devam etti:
" Çok kötü olmuş."
" Merak etme kapatırım birazdan. Geçer." dedim ve:
"Zaten merak etmiyorum. Çirkindin, şimdi daha çirkin oldun diye söyledim. Göz zevkini bozdun O kadar yani. Bu arada fazla konuşmak iyi değil." dedi ve defoldu.
Bilmem benden ne istiyorsun, yok neymiş efendim fazla konuşmayalım. Lan daha yeni kendin benimle konuştun. Ne dengesiz bu çocuk ya! Yok ben çirkinmişim dahada çirkin olmuşmuşum. Neyse ne boşver. Sonra çadırına girdi. Ben de yere fırlattığım şişeyi yerden aldım ve bir yudum içtim içmemle kustum yere. Şişeyi ormana doğru fırlattım.
"Iyy nasıl içiyorlar anlamıyorum. İğrenç bir tadı var"
diyerek çadıra doğru ilerledim. Tabi kustuğum yere toprak atmayı da unutmadım. Çadıra geldiğimde çantamdan fondöten, pudra, kapatıcı, eyeliner, pembe ruj ve ayna çıkardım. Yüzüme uyguladım. Çok abartılı değildi. Eyelineri en azından firavunlar gibi çekmedim. Çok hafif pembe rujumu sürdüm. Çantamdan sade sarı sıfır kollu ve salaş t-shirtimi çıkardım. Giydim. Altıma ise dar kot ve beyaz şortumu geçirdim. Ayakkabı olarak yarım beyaz conversimi giydim. Saçımı ise salaş topuz bıraktım. Dışarı çıktığımda saat 8.36'ydı. Filiz hoca uyanmış servisten kahvaltılıkları çıkarıyordu. Gidip ona yardım ettim. Bana beyaz masa örtüsünü verdi ve masaya sermemi söyledi. Hemen gidip masaya serdim ve kahvaltılıkları taşıdım. Daha sonra çadıra gidip bağırdım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşk
FantasiKüçüklüğünden beri sevdiği adam ile arasındaki engeller bitmiyor. Büyük aşk, bir o kadar sorunlu olacak. Onların sevmekten de öte. Kaybedeceğini bile bile mücadele etti. Beklemediği bir anda karşılık buldu. Bu onu hayata daha çok bağladı. Ve onu asl...