Nasıl yani? Bu yaşta evlenmeyi mi düşünüyor? Buna inanamıyorum. Sırf Senem'i kaybetmemek için hayatını mahvediyor. Bu kadar mı sevdin sen onu? Yani benim seni sevdiğim gibi mi? Akıllanamaz mısın sen ya. Fotoğrafa bakıp bakıp ağlıyorum. Bu bana çok ağır geldi. Hiçbir zaman bunu bana yaşatamadı. Ama bu fotoğraf? Evlilik?Kan ağlarken telefonda Çağla ismi belirdi. Hemen açtım ve:
"Çağla lütfen bugün gitmeyelim hiç iyi hissetmiyorum. Yardım et bana" telefonu kapattım ve kafamı yastığa gömüp hıçkırıkşarla ağlamaya başladım. Üstümü çıkarmaya bile gücüm yetmiyordu. Zar zor kalkıp banyoya gittim ve aynanın karşısına geçtim. Kendime uzun süre baktıktan sonra:
"Sen bunu hak etmiyorsun Müge. Sadece sevdin onu. İnsanların sevilmeye de ihtiyacı var değil mi?" Kendi kendime bunları söylüyordum. Hep zor durumdayken bunu yapardım. Şimdi çok zor durumdayım.
Bunu hak edecek naptım? Babamı, Can'ı kaybedecek? Naptım? Aynanın karşısında kendime öylece bakarken bulduğum demir parçasını aynaya geçirdim. Her yer cam kırıklıklarıyla dolmuştu. Duvara yaslandım ve yavaşça yere kaydım. Yerden aldığım cam parçasını bileğimde tuttum. Kesmeyi göze almıştım. Tekrar kendi kendime konuştum:
"Sen onun için ölmeyi göze alıyorsun. O ne yapıyor? Evleniyor. Evlenirse ben zaten ölürüm. Benim sevilmeye ihtiyacım var. Aynı Burak,'ın onu sevmeme ihtiyacı olduğu gibi.Burak'ta sevilmeye ihtiyacı var. Evet evet ihtiyacı var. Hemde çok. O da aynen benim durumumda. İçten ağlayan erkeklere rastlamadım hiç. Ama Burak?"
Aklıma koymuştum. Burak'ı sevmeye çalışmalıyım. Hem hayatım için hem Can için hem de Burak için. Yoksa ölmeden kurtulamam. Bu saatten sonra değişmeyi istiyordum. Artık eski Müge olmayacaktım.
Elimdeki cam parçasını alıp yere fırlattım. Gözyaşlarımı silip ayağı kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Sonra banyoyu silip süpürdüm. Odama geçtim ve telefonu aldım. Çağla sekiz defa aramış ve uç tane mesaj atmış. Hiç bakmadan telefonu yatağa bıraktım ve altıma İspanyol paça pantolonumu (lacivert) ve üstüme ise pembe sıfır kollu t-shirtimi giydim. Saçımı sarıp topuz yaptım ve yatağıma oturdum telefonu elime aldım. Burak'ın numarasını çevirdim. Benim nasıl Can'a ihtiyacım varsa onun da bana ihtiyacı vardı ve bunu hak ediyordu. Yaşadığım acıyı o da şimdi yaşıyordu. Bu acıyı düşmanım bile çekmesin.. O kadar can yakıyor ki. Bir de benim dostum çekiyor buna izin veremem. Anlayışlı olmalıyım. Can'ın bana yapamadığını ben yapıp Burak'ı aradım. İlk çalışta telefon açıldı. Üzgün kırgın ve boğuk bir ses tonuyla:
"Müge?"
"Burak, buluşalım mı?"
"Reddetmek için buluşmak istiyorsan budan söyle. Sesini duydum artık."
"Bu kadar mı seviyorsun??" buruk buruk sesli gülümseyerek:
"Dalga mı geçiyorsun benimle"
"Hayır sadece merak ettim."
"Tamam fazla merak iyi değildir. Sana nerede buluşacağımızı mesaj atıyorum görüşürüz. Seni seviyorum"
Birşey dememe izin vermeden telefonu kapattı. Mesaj atmasını bekledim. Mesaj sesi gelmesiyle:
"Sonunda" yerinden kalktım. Ayakkabımı ve çantamı alıp çıktım. Mesaj attığı yere gittim. Deniz karşısındaki bankta oturmuş beni bekliyordu. Beni gördüğü gibi ayağı kalktı ve koşar adımlarla yanıma gelip sarıldı. Bende ona sarıldım. Bunun için yanına gelmiştim. Ayrıldıktan sonra:"Bana sarıldın mı yoksa hayal ettiğim için mi öyle hissettim?"
Gülümsedim ve:"Evet sarıldım. Bu gece çok düşündüm. Sana karşı nasıl hissettiğimi düşündüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşk
FantasyKüçüklüğünden beri sevdiği adam ile arasındaki engeller bitmiyor. Büyük aşk, bir o kadar sorunlu olacak. Onların sevmekten de öte. Kaybedeceğini bile bile mücadele etti. Beklemediği bir anda karşılık buldu. Bu onu hayata daha çok bağladı. Ve onu asl...