Bugün pazartesi ve Can'ın yolladığı mesajda partide olacağı yazıyordu. Ne parti ama! Her gün arkadaşlarla uğradığımız kafeyi kiraladık ve hazırlıklara başladık. Kafenin altında büyük geniş bir alan vardı. Yeşillikti. Normal bir şehirden uzak gibi güzel ve rahatlatıcıydı. Her yer sessizdi. Uğrayan da olmayacaktı çünkü kiralanmıştı bile bu güzel yer.
Tabiki okula gitmedik. Hazırlık yapmamız gerekiyordu. Çok özlediğim Sevdiğime kavuşmanın heyecanıyla oradan oraya yetiştiriyordum
"Kurabiyeler biraz daha mı şekerli olsaydı?"
"Saçmalama Müge. Sonra hastanelerle uğraşmayalım."
Çağla'nın yanından ayrıldıktan sonra kafenin dışındaki açık alana masaları ve sandalyeleri taşımaya başladım. Düzeni oturtuktan sonra kalan süslemelere devam ettim. Balonlar kalmıştı ve tabiki ben ile Çağla.
Çağla kurabiyeleri ve tatlıları yapmakla meşguldü ben de hemen hemen herşeyle. arka cebimde titreyen şeyle elimi attım. Telefonu aldığımda 'Göki' isimli vatandaşın aradığını gördüm. Mutlu bir şekilde telefonu açtım.
"Aloo. Gökhann çok özledim sizi."
"Bizde sizi çok özledik."
"Ayyy. Ne diyeceğimi şaşırdım şimdi. Hiç aramadınız aşk olsun"
"Müge gerçekten çok yoğun bir işimiz vardı. Okul çalışmak iş sınav vs"
"Hmm. EE nasılsıınız?"
"Müge bi susarsan..."
"Niye?"
Sessizlik oluştu bir an
"Aloo Gökhan ordamısın? Alo Gökiii?"
Telefonu kulağımdan çektim ve kapatıp kapatmadığına baktım. Kapatmadığını görünce tekrar kulağıma verdim
"Müge hoperlörü açsana"
Hoperlörü açtım ve dinlemeye başladım.
Gökan, yiğit ve Murat bir ağızdan bizim olan şarkımızı söylemeye başladılar ve en sonunda
'İyiki doğdun cadııııı' diye bağırdılar. Duygulanmak bir yana dursun.
"Gençler sizi çok seviyorum. Çok teşekkür ederim. Ne diyeceğini bilyorum" dedim ve tıkanan burnumu çektim.
Murat araya girerek "Seni unuttuğumuzu sanıyordun herhalde. Asla öyle birşey yok. Seni co...." derken
Telefon kapandı. Baktığımda şarjım bitmişti bende telefonu cebime koydum ve Çağlayla mutluluğumu paylaşmaya gittim.
Çağla'nın işi başından aşkın olduğu için
"Hıhı ne güzel "
Diyip geçiştirdi. Bende işimin başına geçip bitirdim ve hazırlanmak için Çağla ile beraber eve gidip hazırlanmaya başladık. Durup Can'ın askıda asılı olan montuna baktım. Montunu indirdim ve içime çekmeye başladım. Gözlerim dolarken
"Niye bunu yaptın? Niye beni bıraktın.."
Dedim ona ve devam ettim.
"Gittiğinde beni bırakacağını mı sandın? Benim seni unutacağımımı? Neden dört gün boyunca gelmedin?" gözyaşlarımın montunu ıslatmasını izledim.
"Biliyor musun o dört gün bana ne kadar uzun geldi? 50 yıl gibi. Sussuz, oksijensiz bıraktın beni"
Çağla odama girdi ve
"Doğum günü kızı, daha hazırlanmadın mı?"
Ona döndüğümde bana şaşkınlıkla baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Aşk
FantasyKüçüklüğünden beri sevdiği adam ile arasındaki engeller bitmiyor. Büyük aşk, bir o kadar sorunlu olacak. Onların sevmekten de öte. Kaybedeceğini bile bile mücadele etti. Beklemediği bir anda karşılık buldu. Bu onu hayata daha çok bağladı. Ve onu asl...