Yazarlar: NurdanKeles&SezgiSalman
İyi bayramlar dileriz canlar :*
**************
Gergince avucunun içindeki telefona bakarken eğer biraz daha numarayı aramazsa Türkiye saatiyle Emre'nin doğum günü olan günü kaçıracağını biliyordu. Bunu yapmak zorundaydı. Doğum gününden beri aklından çıkmıyordu. Zaten Emre aylardır Ayşegül'ün bütün bilincini istila etmiş durumdaydı, o mailden sonra Ayşegül toptan aklını yitirmişti. Kaç defa eline alıp bırakmıştı telefonu. Kaç kez oturmuştu bilgisayarın başına. Ardından kendi kendine lanetler okuyarak vazgeçmişti.
Sadece iki haftası kalmıştı Emre'nin. İki hafta sonra dönecekti. Boşanacaklardı. Her şey tamamen bitecekti.
Kendisine sürekli bunun hayatının bir dönemi olduğunu, artık geçip gittiğini hatırlatıyordu fakat bunu söylemek hiçbir işe yaramıyordu. Emre'yi geri istiyordu. Emre'yle beraber o geçirdiği aşırı eğlenceli zamanları sonsuza kadar sürdürmek istiyordu. Onunlayken gerçek bir hayata sahip olmuştu. Yaşadığını sonuna kadar hissetmişti. Ama yalan ama gerçek, hissetmişti...
"O günleri geri istiyorum ben..." diye mırıldandı dişlerinin arasından. Vazgeçmeden evvel hızla ezbere bildiği ama telefonuna kaydetmediği numarayı tuşladı. Derin bir nefes alıp kulağına koydu telefonu.
***
Yaklaşık beş saatte kapanan bilgisayarın kapanmasını beklerken ruhunu teslim edecekti. Bilgisayar eskilikten isyan ediyordu. Gitmeden evvel bi format atmayı isterdi komutanına hayır yapmış olmak için. Ama bu işler ona kalmış değildi. Odadaki saate baktığında neredeyse yatma saatinin yaklaşmış olduğunu gördü. Masanın üstünü son bir kez kontrol ederken cebindeki telefonu sessizlikte, gürültüyle titreyince ilk anda panik oldu. Aceleyle telefonu cebinden çıkardığında, doğru görüp görmediğinden emin olamadı. Gözleri kocaman açık vaziyette ekrana bakakaldı.
"Arıyor... Allah'ım! Sonunda arıyor!" diye mırıldandı ağzının içinde. Bir anda tavan yapan heyecan duygusuyla hızlıca etrafına bakındı. Komutan en son yemekhanedeydi. Emre'ye anahtarları vermiş, "kilitler çıkarsın" demişti. Bu kısımda yalnızdı. Gerçi bu yapacağı kural dışı hareket, her türlü cezaya değerdi. O dağ yolu mesafesini değil yağmurda; karda, doluda, tipide, hortumda toplu iğne başıyla ölçmeye bile değerdi!
"Alo!? Ayşegül!???" diye sessizce bağırırken yere oturup, iki büklüm vaziyette masanın altına doğru girdi.
"Emre?"
"Sesini duyduğuma inanamıyorum... Gerçekten konuşuyoruz değil mi? Masanın üzerinde uyuyup kalmadım?.. Tabii eğer kaldıysam başım büyük belada demektir, ceza olarak ayağımdan tavana asabilirler..."
"Ne?!" Ayşegül'ün bir anda bütün gerginliği ve heyecanı, Emre'den duyduğu şeyi ciddiye almasıyla dağıldı. "Öyle bir şey yaparlar mı? Yapıyorlar mı?" diye sordu korkuyla.
Ayşegül'ün sesindeki sahici endişeyi işittiğinde Emre sessizce güldü. Sırtını arkaya yaslayıp daha rahat bir pozisyon aldı. Ayşegül'ün kendisi için endişelenmesini özlemişti. Bu ses tonunu duymak, onu, çocukluk günlerini hatırlar gibi mutlu etmişti.
"Askeriyede cezalarda mantık arama. Her zaman yaptıracak bir şeyleri vardır... Ama merak etme. Burada seviliyorum. O yüzden kimsenin bana sinirleneceğini sanmam."
Emre'nin sözleri Ayşegül'ü gülümsetti. Fransız balkonun ferforje demirlerine ayaklarını uzatmış caddenin akışını izliyordu. Zavallı Emre'nin bir masanın altında teşbih böceği gibi oturduğundan habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3E: AŞK-I DÖNENCE
General Fiction"Bu Nurdan Keleş ve Sezgi Salman'ın ortak hikayesidir." Hayat tarzları farklı bu üç seksi kardeşin dünyasına girmeye hazır mısın? Kalbinde derin bir yara taşıyan Erdem, bunu kimseye yansıtmaksızın, tüm ciddiyetiyle diğer iki kardeşinden çok farklıdı...