24. Bölüm

55K 1.6K 115
                                    

Yazarlar: NurdanKeles&SezgiSalman  

Vizelerin bitmesiyle gençler hemen hızlıca planlar yapmaya başlamışlardı. Efe, Özgür ve Metin'in akıl almaz planlarını durdurmak için savaş veriyordu. Yurtdışı seyahati, yat turu planları ve daha bir sürü şey söyleyip duruyorlardı. Yurtdışı seyahati es geçilmiş yat planı düşünülmüştü. Fakat kızlar özgürlüklerinin kısıtlanmamasını istemişti. Hatta Mina "Doğayla baş başa kalmak varken, neden yatta sıkışıp kalacağız ki? Ben aynı gün sıkılırım." demişti. Özgür için Mina'nın sıkılması demek; ilişkilerinin zedelenmesi gibi bir şeydi. Aklındaki planları uygulayamazdı.

Efe'ye bu fikir daha güzel gelmişti nedense... Yeşilliklerin arasında olup temiz hava almak ona iyi gelecekti. Aklı fena halde bulanmıştı son iki haftadır. Davet gecesi Duru'nun yaptığı delice hamle sonucu Aybike'nin gözlerinin içine bile bakamıyordu. Kalbi pişmanlıkla çarpıyordu. Aybike de bunu hissetmiş gibi sürekli tersliyordu kendisini... Üstelik her üç lafından biri Duru olmuştu Aybike'nin...

Aybike, o geceden sonra davette olan biteni sorduğunda sevgilisine kekeme gibi cevaplar vermişti, sonra da konuyu değiştirmişti Efe... Aybike'ye söylemek istiyordu. İlişkilerinde yalan olmasını istemiyordu. Zaten hayatı boyunca tek şey için yalan söylemişti, o da yaptığı dövüşleri ailesinden gizlemek olmuştu. Gerçi ne diyecekti ki Aybike'ye... "Duru sarhoş olup beni öptü ben de merakımdan öpücüklerine karşı verdim." falan mı? Aybike büyük ihtimalle çantasında taşıdığı biber gazını kullanır ve üzerine de yine çantasında bulunan törpüsüyle katil olurdu... Düşüncelerini kovup derin bir nefes aldı.

Arabaya yaslanmış Aybike'nin aşağıya inmesini bekliyordu. Bugün yola çıkıyorlardı. Üç günlüğüne Samanlı Dağları'na gidip kamp yapacaklardı. Mina'dan çıkmıştı bu fikir. Aybike de çok sevmişti. Hayatları piknik yaparak, çimlerde yuvarlanarak geçenler için kamp güzel fikirdi. Fakat yerde oturmanın ne demek olduğunu bilmeyenler için kamp feci ürkücücü olabiliyordu. Mina "Doğayla baş başa kalalım" derken Aybike hariç diğerleri bu durumu daha çok yeşilliklerin arasında bir pansiyonda geçireceklerini düşünmüştü. Bu kadar doğal olacağını bilmiyorlardı. Zor bela kabul etmişlerdi. Perşembe akşamüzeri yola çıkma kararı almışlardı. Herkes kendi arabasıyla gidecekti.

Efe, apartmandan çıkan sevgilisine baktı gülümseyerek. Uzun süreden sonra ilk kez gözlerine bu kadar uzunca bakmıştı. Gözlerine bakmaktan sevgilisinin elindekileri ancak idrak edebilmişti. Kocaman bir bavulu peşi sıra sürüyordu. Bir elinde ayrı bir el çantası kolunda kendi çantası... Siyah dar taytı üzerine giydiği bol tek yakalı tişörtü... Başındaki kocaman şapkası... Birden onun ne kadar kalabalık olduğunu düşündü. Yavaş adımlarla yanına doğru yürüdü.

Yanına yaklaşınca yanaklarından öptü.

"Güzelim, üç günlük gidiyoruz. Keşke çeyizini getirmeseydin. Dönüşte evlendirme dairesi bulup evlenmeyi falan mı düşündün yoksa?"

Aybike onun böylesine tatlı haline dayanamayıp dudağına yakın bir yerden öptü. "Neden olmasın. Üstelik çeyizim bunlarla sınırlı değil. Hem alt tarafı yanıma bavul aldım yani..." derken diğer elindeki çantasını gösterip "Bu da uyku tulumu..." dedi.

"İyi bakalım hazır cevap. Sen öyle diyorsan öyledir."

Birlikte arabaya doğru yürüdüler. Aybike kocaman şapkasıyla arabaya giremediği için şapkasını çıkartırken Efe de bagajda onun bavulu için yer arıyordu. Bagaj tıka basa doluydu. Bavulu eşyaların üzerine atıp yüzünü buruşturdu. Daha sonrada omuz silkip şoför koltuğuna geçti.

Arabayı çalıştırıp yan gözle sevgilisine baktı. Çok güzel bakıyordu. Çok aşık bakıyordu. İlk aşkını resmen dudaklarıyla aldatmıştı. Bu utançla nasıl yaşacaktı? Mutlaka söyleyecekti Aybike'ye... Bu pişmanlıkla yaşayamazdı.

3E: AŞK-I DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin