Yazarlar: NurdanKeles&SezgiSalman
Ayşegül'ün kalbi yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Demir bariyerlere yapışmış bagaj teslimin kapısı açıldıkça merakla içeri bakınıyordu. Uçağın indiğinin anonsu yapılalı sadece birkaç dakika olmuştu ama sabırsızlıktan ölüyordu. Emre yan gözlerle ona baktıkça deliriyordu. Ağzına yüz tane şey geliyordu, sonra diyemeden çenesini kapamak zorunda kalıyordu. Niyeydi bu heyecan yani? Alt tarafı 3-5 tane arkadaşı geliyordu. Karşılamaya gelmeler, özel olarak otel transferi, İstanbul'u sevdirme turları... Ne gerek vardı böyle şeylere? Düğüne 1 gün kala gelseler olmaz mıydı yani? Bir hafta önceden gelmişlerdi adamlar...
"Çatlayacağım artık çıksınlar..." diye mırıldandı Ayşegül tırnaklarını kemirmek üzere ağzına götürürken. Emre onun eline vurarak yemesine engel oldu.
"Yeme tırnağını, bozma. Şurada kaç gün kaldı düğüne." Diye azarladı bir de nişanlısını.
Ayşegül gözlerini devirerek tekrar dikkatini kapıya verse de Emre'ye hak veriyordu. Manikürlerini bozmamalıydı.
Fransız ırkına mensup olduğunu anladığı insanlar kapıdan çıkmaya başlayınca durduğu yerde bir gelincik misali dikildi Ayşegül. Sonra kapıdan bir tanrıça edasıyla saçlarını savurarak çıkan Camile'i görünce fazla bağırmadan bir heyecan çığlığı attı. Onu başta fark edemeyen Camile insanların üzerinde gözlerini gezdirirken yerinde zıpırdayan Ayşegül'ü görünce güneş gözlüğünü şok içinde çıkararak kafasına koydu.
"Oh mon dieu?!?! Ayşe???" diye öyle tiz bir sesle çığlık attı ki Emre suratını buruşturdu. Sonra kız gerçekten çığlığı bastı.
"İnanmıyorum sana ne olmuş böyle hayatım?" diye heyecanla Fransızca bağırarak koşup Ayşegül'e sıkı sıkı sarıldı. Ayşegül de çok özlediği arkadaşına sarılırken gözyaşlarını tutamamıştı. Burada öyle muhtaç kalmıştı ki onlara, gerçek arkadaşlarına...
"Zayıfladım!" dedi Ayşegül de Fransızca. Göğsünü gururla kabarttı geri çekildiğinde.
Onları izleyen Emre merakla daha önce fotoğraflardan gördüğü kızı süzdü. Ama bu iki hatunun Fransızca konuşması öyle ateşliydi ki, bütün bir hafta boyunca kafayı yiyebilirdi. Ayşegül'ü telefon konuşmaları haricinde pek duymamıştı Fransızca konuşurken. Ama hayvanlar gibi iyi konuştuğunu biliyordu. Şimdi hiçbir şey anlamadan saatlerce onları dinleyebileceğine inanamıyordu.
"Ayşegül?" Emre kendisine seslenilmediğini çok iyi biliyordu... Ayşegül'ün adını bir Türk gibi mükemmel bir biçimde söyleyebilecek tek Fransız arkadaşının kim olabileceğini de tahmin ediyordu. Ve Ayşegül muhtemel bir durumla şuanda arkasında durmakta olan o adama öyle bir bakıyordu ki; arkasını dönüp direkt bir yumruk geçirse, yüreği bile sızlamazdı.
"Jean..." Ve işte onun adı ağzından dökülmüştü. Emre sonunda artık kenara kaçmak zorunda kalıp iki eski sevgilinin arasından çekilmişti. Yere eğdiği bakışlarını kaldırdığında Efe'nin boylarında bir adamla göz göze geldi. Melez teni, iri yarı vücudu, mükemmel ve biçimli tıraşı, wax'la şekillendirilmiş güzel saçları ve en önemlisi de o Fransızlara has müthiş giyimiyle Odin gibi dikiliyordu çocuk karşılarında.
"Neredeyse tanıyamıyordum Jean, müthiş görünmüyor mu Ayşe?" dedi Camile Jean Paul'ün omzuna vurarak. Jean Paul'ün çok kısa bir anlığına Emre üzerinde oyalanan bakışları tekrardan gülümseyerek Ayşegül'e dönmüştü. Sonra da iki adımda onun yanına gelip Ayşegül'ü kolları arasına almıştı. Ayşegül de onun boyuna yetişmek için parmak uçlarına yükselip yavaşça kollarını onun boynuna dolaydı ve çenesini onun geniş omuzlarından birine dayadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3E: AŞK-I DÖNENCE
Fiksi Umum"Bu Nurdan Keleş ve Sezgi Salman'ın ortak hikayesidir." Hayat tarzları farklı bu üç seksi kardeşin dünyasına girmeye hazır mısın? Kalbinde derin bir yara taşıyan Erdem, bunu kimseye yansıtmaksızın, tüm ciddiyetiyle diğer iki kardeşinden çok farklıdı...