26. Bölüm

42.9K 1.5K 83
                                    

Yazarlar: NurdanKeles&SezgiSalman  

Asya duş almış odasında üzerini giyiniyordu. Oğlunun hastalığı nedeniyle son birkaç gündür uykusuz kalmıştı. Yine bahar üzeri hasta olmuştu Uğur. Her sene mutlaka bahar üzeri hasta olurdu fakat bu sefer çok şiddetli geçirmişti. Ateşini zor düşürmüşlerdi. Yılmaz'ın hiç uyumadan bir an bile gözlerini oğlunun üzerinden ayırmaması verdiği kararı daha da doğrulamıştı. Yılmaz'ı nasıl aldattığı aklına geldikçe kendine sürekli hakaret edip duruyordu. Erdem'in aramaması ise tam bir hayal kırıklığıydı... İki duygu arasında öyle sıkışmıştı ki... Ne yapacağını bilmiyordu. Kendini kocasından uzaklaştırıyordu. Fakat kocası o uzaklaştırmaya inat her zamankinden daha fazla aşk dolu yaklaşıyordu. O anlarda yok olmak istiyordu Asya... Ama zamanında bile bunu başaramamıştı. Zaten artık o gücü kendinde bulacağını sanmıyordu. O gücü hissettiği gün hamile olduğunu öğrenmişti ve Tanrı tarafından ilk kez böyle güzel uyarıldığını düşünmüştü. Fakat Yılmaz'la evlendikten sonra ve bebeği...

"Anneciğim biraz bahçeye çıkıp bisiklet sürebilir miyim?" Uğur hasta sesine rağmen annesine muhteşem bir gülümsemeyle bakıyordu. Bugün kendini çok iyi hissettiğini söyleyip yataktan çıkmıştı. Asya ve Yılmaz her ne kadar 'olmaz' nidalarıyla karşılık vermişlerse de Uğur babası gibi inatçıydı ve dediğini yaptırmıştı.

Asya yatağa oturup tek kaşı havada oğluna baktı. Babası kesin izin verdiği için bu kadar sevecen bir surata girmişti. Asya onu şu anda yemek istiyordu. Uğur yavaşça annesinin yanına gelip başını onun karnına koydu. Asya da oğlunun saçlarını okşadı yavaştan.

"Hala hastasın bebeğim. Senin şimdi yatakta olman lazımdı. Dinlenmen lazım..."

"Ben artık hasta değilim ki... Bak zıplayabiliyorum!" deyip annesinin karşına geçip zıplamaya başladı. Durup "Sadece sesimdeki kalın ton gitmiyor." dedi.

"Ben senin o ağzını yerim." deyip oğlunu kucağına çekip gıdıklamaya başladı. Uğur'un hasta hasta çıkan sesine dayanamayıp bıraktı hemen.

Yılmaz odaya gelip "Hadi bakalım bisikletin hazır birkaç tur atacaksın sadece..." dedi.

Asya ona bakıp tek kaşını havaya kaldırdı. Yılmaz da çekinerek ona gülümsedi. Karısı büyük ihtimalle kızmıştı. Kızmıştı değil mi? Tek kaşını kaldırmış, gözlerini kısmıştı. Uğur'un izin alacağından yüzde yüz emindi oysaki... Babasının kanını taşıyordu nede olsa...

Göz kırptı karısına, 'ne oldu?' der gibi... Asyada onun çekingen haline bakıp kahkaha atmaya başladı.

"Her seferinde kanıyorsun bu bakışlara ya..."

Yılmaz onların yanına gelip oğlunu kucağına çekti. Elini karısının omzuna koyup onu da kendine çekti ve şakağına öpücük bıraktı. "Zamanında masum biri olduğuna inandırmıştın beni hayatım. Şimdi de kocasını kandıran bir kadın oldun. Cık cık." deyip başını iki tarafa salladı gülümseyerek.

Asya birden kaskatı kesilip derin bir nefes aldı. Kocasını kandırmamış mıydı? Kandırmıştı! Üstelik... Gerisi yoktu işte... Erdem'le barışmaları böyle olmamalıydı. Derin bir nefes aldı tekrardan. Yavaşça ayağa kalktı.

"Hadi bakalım siz bahçeye inin, ben de size pasta yapayım."

Yılmaz, Uğur'u kucağından indirmeyip ayağı kalktı. "Oooo bugün enerji doluyuz demek ki..." deyip haylazca gülümsedi.

Asya da ona içten bir şekilde gülümseyip gidişlerini izledi. Yatağın yanında komodinin yanına gelip telefonu eline aldı. Erdem'in isminin üzerine gelip öylece baktı ekrana... Yeniden kopmuşlardı işte... Erdem'in onu anlayacağını düşünmüştü üstelik. O an verdiği tepkilerden sonra mantıklı düşünüp doğru yolu bulacağına inanmıştı. Ama Erdem ne aramıştı ne başka bir şey yapmıştı. En son kahvaltı yaparken gazetede görmüştü Erdem ve Banu'yu... Banu'nun elbisesi 'yine' en muhteşem elbise falan seçilmişti. İkisi de gülümsüyordu. Erdem gülüyordu. Bir kere bile aramamıştı. En azından Uğur için arardı diye düşünmüştü. Sonuçta ortak arkadaşları vardı ve mutlaka duyardı Erdem. Elindeki telefonu kotunun arka cebine koyup odadan çıktı. Hatalarının üzerine yeni hatalar ekleyip hayatına devam edemezdi artık.

3E: AŞK-I DÖNENCEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin