Şu an üzerinde kırmızı bikinisiyle kocasının yatının güvertesinde huzurla uzanabildiğine şükrediyordu. Adalara yakın bir yere demir atmışlar, fazlasıyla sıcak olan havanın tadını çıkarıyorlardı. İkizleri bırakalı dört saat olmuştu ve şimdiden acayip özlemişti kızıyla oğlunu. Fakat bu sessizlik şükredilesi bir şeydi. Bugün ikizlere Vuslat Hanım ve Ömer Bey'den oluşan takım bakıyordu. Öğlen de Nurdan Hanım'la Sezgi Hanım gelecekti. Üç çocuk yetiştirmiş bir anne, bir doktor, bir öğretmen ve efsane bir babanın elinde müthiş güvendeydiler. O yüzden Aybike'nin içinde gram endişe yoktu. Normalde çocukları Vuslat Hanım'a birkaç saat emanet ettiği oluyordu ama bugün ilk kez tüm gün ve gece emanet ediyordu. Gece Erdemler Emreler hep beraber adada kalacaklardı. Burgazada'da akşam yemeği yiyip, Büyükada'ya geçeceklerdi.
Bitmek bilmeyen tatillerden sonra son sıcak yaz günlerini böyle geçirme kararı almışlardı. Neredeyse bütün yazı üç kardeş ve eşleri beraber geçirmişlerdi. Özellikle de Efelerin ve Erdemlerin gitmedikleri tatil beldesi kalmamıştı. Sonlandırası gelmiyordu hiçbirinin. Erdem işler konusunda zaman zaman endişe etse de, bu yaz babası ona bol bol tolerans göstermişti. Emre iyi çalışmıştı. Ayşegül hamile olduğundan onlar Efe ve Aybike kadar tatilde Erdemlere katılamamışlardı. Fakat doğuma az zaman kalmışken bu İstanbul çevresi kaçamaklarından da asla geri kalamıyorlardı.
Efe elindeki buz gibi bira şişesiyle, üzerindeki çiçekli deniz şortuyla teknenin küpeştesine dayanmış; gözünde gözlüklerle ve kulağında kulaklıklarla güneşlenmekte olan karısını izliyordu. Eğitim hayatındaki onca zorluğa, uğraşa ve çabaya rağmen bölüm birincisi olarak mezun olmayı başarmıştı. İki çocukla... Bu inanılmaz bir şeydi. Aybike, Efe'nin hayatında gördüğü Erdem'den sonraki en azimli insandı. İstediği sürece yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Ve Efe ne kadar aksini gösterse de karısının bu kendinden emin ve ayakları yere basan, güçlü karakterine çok hayrandı.
"Bu kadar çok bakıp sıkılmayasın en sonunda?" Erdem'in sesini duyunca başını ondan tarafa çevirdi. Yanında Asya'yla beraber kendisine doğru geliyordu ikisi de. Abisinin üzerinde bir şort mayo, bir de gri bir atlet vardı. Asya da güzel bir mayokini üzerine siyah bir yelek pareo giymişti.
"Sence sıkılmak mümkün müdür?" diye sordu Efe manidar bir ses tonuyla. Önce abisine sonra Asya'ya baktı. Asya Efe'nin yanına küpeşteye dayanıp gülümsedi. Efe'nin aşkla parlayan gözlerine baktıktan sonra bakışlarını karşısındaki Heybeliada manzarasına çevirdi.
"Babam hep 'asıl aşk, âşıklar kavuşamayınca olur' derdi. Kaderimin akışı sağ olsun, ben de hep öyle sandım. Kavuşamadığım her gün kalbimde aşkım büyüdü. Ama sizi görünce bunun aksinin de mümkün olabileceğini anladım. Bu mutluluğunuz hep daim olsun Efe. Hiç üzülmeyin, hep güzel şeyler yaşayın," dedi Asya yüzünde buruk bir tebessümle Efe'ye bakarken. Efe de minnettar bakışlarla yengesine gülümsedi. Erdem ellerini Asya'nın omuzlarına koyup yavaşça sıvazladı. Sonra boynuna bir öpücük bırakırken "Biz de öyle olacağız. Mutluluğumuz daim olacak bundan sonra," diye fısıldadı kulağına.
"Ya ben oynamıyorum ya! Yeter ama ya! Oooof!"
Bir anda kulaklarına ilişen Ayşegül'ün isyanı ve Emre'nin kahkahalarıyla üçü de kafalarını aynı anda yatın arka tarafına çevirdiler. Erdem istemsizce kıkırdamaya başlarken o tarafa doğru yürüdü. Asya ve Efe de onun peşine takıldılar.
"Ya Erdem al şu kardeşini şuradan! Bir insan dört kez üst üste mars eder mi? Bi de ben bununla zengin züppesi diye dalga geçiyordum. Böyle profesyonel bir kahve müdavimi emekli gibi tavla oynayan zengin züppesi mi olur?" diye isyan etti Ayşegül Erdem'e doğru. Emre hala kendine mani olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3E: AŞK-I DÖNENCE
General Fiction"Bu Nurdan Keleş ve Sezgi Salman'ın ortak hikayesidir." Hayat tarzları farklı bu üç seksi kardeşin dünyasına girmeye hazır mısın? Kalbinde derin bir yara taşıyan Erdem, bunu kimseye yansıtmaksızın, tüm ciddiyetiyle diğer iki kardeşinden çok farklıdı...