Yazarlar: NurdanKeles&SezgiSalman
Bu yıl tüm güzel sürprizleriyle sizinle olsun, mutlu yıllar dileriz! ^_^
************
Elinin altındaki kristal ödüle bakarken yüzünde alaycı bir gülümseme vardı. Cidden çok saçmaydı şu. Ne lüzum vardı ki buna? Aşırı utanmıştı... Keşke reklam kampanyaları için falan vermiş olsalardı. O bile daha iyi olurdu. Ama 'ilik' için vermişlerdi. Evet, Erdem Uğur'a iliğini verdiği için plaket gibi bir şeyler almıştı. Bizzat dernek yönetim kurulu başkan yardımcısı Filiz Hanım anons etmişti. Bu duruma hazırlıksız yakalanan Erdem, utanmaktan morarmış bir suratla 'organ nakli'nin önemini anlatan bir konuşma yapmak zorunda kalmıştı. İlk anda ne diyeceğini bilemeyip kilitlense de, sonradan aklına Uğur'la yaşadığı süreç ve o günleri gelince çatır çatır konuşmuştu. Milleti gazlamış, iyi de bir alkış almıştı.
Ödüle yanlışlıkla elinin tersi ile vurup masadan düşürmek istiyordu. İstemeden kırdım havası verebilirdi olaya. Bunu evine götürmeyi cidden istemiyordu. Neden bu kadar büyüttüğünü bilmiyordu bu durumu ama içi rahat etmiyordu. Annesi on beş dakika onu rahatlatmak için konuşmuştu. Onun yanından ayrıldıktan sonra gelip organlarını bağışlanamayacak hale gelene kadar tahrip etmek suretiyle içmeye başlamıştı. Ardından kendi kendisine kızmıştı. Daha yarım saat önce bedenine iyi bakmak hakkında ahkâm keserken, şimdi siroz hastası olma yolunda emin adımlarla ilerlemenin lüzumu yoktu.
"Selam şekerim!"
Bakışları elindeki ödüle dikiliyken duyduğu ses önce bi onu irkiltti. Sonra sesin ait olduğu kişinin gerçekliğinden emin olmak için yavaşça başını sol tarafına doğru çevirdi. O kadar zamanın ardından?.. Kaç ay olmuştu sahiden de?
Fakat kafasını çevirdiğinde görmeyi beklediği görüntüyü bulamadı. Sesten emindi, sonuçta geçmişinde senelerini geçirmişliği vardı bu insanla. Yalnız tam olarak bu insan olduğunu söyleyemezdi. Bir şeyler olmuştu... En son zenci Micheal Jackson beyaza döndüğü zaman, bir insanın görüntüsündeki değişimi bu kadar garipsediğini hatırlıyordu. Tabii o zamanlar küçücük bir çocuktu... Durumu anlayamaması da cabasıydı.
"Banu?!" diye şaşkınlıkla tepkisini dile getirdi. Sesi gördüğünden emin olamamış gibiydi.
"Şaşırdın değil mi? Benden hiç beklemezdin böyle bir çıkış, itiraf et?" Banu siyah ojeli parmaklarıyla Erdem'in omzuna yavaşça vurunca Erdem'in gözleri bu sefer Banu'nun ellerine gitti. Şaşkınlıkla Banu'nun elini yarı yolda yakalayarak iki elinin arasında durup tırnaklarına baktı. Tırnakları her zaman olduğunun aksine küt kısa bir kesimdi ve Banu'nun asla ama asla sürmediği bir renk olan siyaha boyalıydı. Bakışları yavaşça vücudunda gezindiğinde üstündeki elbise şaşkınlığına şaşkınlık katmaktan başka bir şey yapmadı.
Banu her zaman seksi ve dekolteli şeyler giyerdi. Lakin bu sefer üzerinde uzun, yırtmacı sadece yürümeyi kolaylaştıracak kadar kısa olan, siyah uzun kollu bir elbise vardı. Yakası da bir hayli kapalıydı!
Asıl bomba ise saçlarıydı. Müthiş bakımlı, beline kadar uzanan, sapsarı saçları; tıpkı tırnakları gibi kısa ve küt kesilmişti. Koyu kahverengine boyanmıştı! Kâkülü de vardı. Düz saçları, sadece çenesine kadar geliyordu.
"Gördüklerime inanamıyorum!" diye inledi Banu'nun elini nazikçe geri bırakıp yüzüne odaklanırken. Mavi gözlerini öyle belertmişti ki, Banu karşısında kıkırdamadan edemiyordu. Erdem'se en püf nokta değişikliğin ne olduğunu çözebilmek adına Banu'nun yüzünü x-ray cihazı gibi inceliyordu.
"Dur sana yardımcı olayım... Aradığın şey burnum... Geçtiğimiz eylülde burnumu kırdım, o yüzden düzeltilirken birazcık estetik de geçirmiş olabilir. Bana kalsa eskisi daha iyiydi ama... bu hali de idare eder işte! Nasılsın? Tebrik ederim ödül için... Anca yetişebildim törene, daha yeni geldim sayılır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3E: AŞK-I DÖNENCE
Aktuelle Literatur"Bu Nurdan Keleş ve Sezgi Salman'ın ortak hikayesidir." Hayat tarzları farklı bu üç seksi kardeşin dünyasına girmeye hazır mısın? Kalbinde derin bir yara taşıyan Erdem, bunu kimseye yansıtmaksızın, tüm ciddiyetiyle diğer iki kardeşinden çok farklıdı...