Foto : Açil
Helen koşa koşa odaya girdiğinde Açil kardeşine anlamsız bir şekilde baktı. Amy ise gözlerini kısarak kardeşine baktı. "Ne oldu söyle bakalım." Helen derin derin nefes aldı.
Açil ablasının bir şey olduğunda yüzlerinden anlaması huyuna bazen bayılsa da bazen sinir oluyordu. Onun bu kadar zeki olması mı sorundu yoksa duygularını gizleyememesi mi bilmiyordu. Helen kendine gelince "Kraliyet mührü var bu zarfta." dediğinde Açil hızla ayağa kalktı. Bir süre önce Hera'dan ona evlenecek bir adam bulmasını istemişti. Bu evde daha ne kadar yaşayabilirdi ki? Her genç kız gibi evlenip yuva kurmak istiyordu ama evde otururken bu imkansızdı.
Amy mektubu açıp sesli bir şekilde okuduğunda Açil neşeyle "Kraliçe bizi baloya davet ediyor." dedi. Amy de başıyla onayladı onu. Helen heyecanla "Ben de gelebilir miyim?" diye sorduğunda "Nereye?" diyen anneleri odaya girdi.
Açil gülümseyerek "Hera bizi baloya çağırıyor." dediğinde Ana kararsız bir şekilde kızlarına baktı. Ne zaman bu kadar büyümüşlerdi? Hep yanında kalsalar olmuyor muydu sanki? İç geçirerek "Ve siz de gitmek istiyorsunuz." dedi kızlarına bakarak.
Açil hızla başını sallayıp "Lütfen anne." dediğinde Ana Amy'e odakladı bakışlarını. Amy başıyla onaylayıp "Ben de gitmek istiyorum." diye cevap verdiğinde Ana başını salladı. Ona kabul etmekten başka bir çare kalmamıştı. Kızlarının yanına gidip onları kollarının arasına aldı.
"Çok dikkatli olun olur mu?" İki kızı da uslu bir şekilde başlarını salladı. Ana iç geçirerek "Ne zaman büyüdünüz siz böyle?" diye mırıldandı.
Açil annesinin yanağından öptü. "Burada yazana göre balo yarın, ne giyeceğiz biz peki?" diye sordu.
Ana kızlarına gülümseyerek baktı. "Sanırım anneniz de bir zamanlar gençti ve güzel kıyafetleri vardı." dedi muzip bir şekilde. Açil heyecanla çığlık attı.
"Gerçekten mi?" Ana kahkaha attı. "Tavandaki küçük odaya gidip bakalım. Bakalım beğenecek misiniz?"
Kızlar heyecanla annelerini takip ederken Ana yıllar sonra kızlarının sarayda olacağına inanmaya çalışıyordu. Onun gençliğinin geçtiği saraya...Saray ona çok güzel şeyler kazandırmıştı. Çok güzel anılar biriktirmişti orada. Aşk dışında. Aşkı bulması için saraydan ayrılması gerekiyordu.
Odaya geldiklerinde Ana kızlarına dönüp "Hazır mısınız?" diye sordu. Helen gözlerini devirdi. "Çocuklaşma anne." Ana küçük kızının burnunu sıkıp "Öyle mi küçük hanım?" dedi alay ederek.
Odaya girdiklerinde Ana sandığa doğru ilerledi. Büyük sandığı açtığında kızlar gözlerine inanamadı. Kendini ilk toparlayıp konuşan Amy oldu. "Bu kadar güzel eşyaların olduğunu bilmiyorduk."
Ana omuz silkti. "Fazla lükse ihtiyacım olmadığı için olsa gerek."
Açil sandıktaki işlemeli aynayı eline alıp kendine baktı. "Bu ayna çok güzel." diye mırıldandı. Ana kızına gülümsedikten sonra başını salladı.
"Prenses Helen'indi. Ben de aynayı ilk gördüğümde sizin gibi büyülenmiştim. O da hiç kullanmadan bu kadar değerli bir şeyi bana uzatıp benim olmasını söylemişti."
Helen gülümsedi. "O yüzden mi bana bu ismi koydun?"
Ana gülümseyerek başını salladı. "Çünkü onun gibi merhametli, neşeli ve güzel bir kızım olsun istedim." dediğinde Helen neşeyle gülümsedi.
"Öyle oldum, değil mi?" diye sorduğunda Ana başını salladı. "Evet canım, öyle oldun." Ana anılara dalmış bir şekilde bir süre sandığa baktıktan sonra kızlarına gülümsedi. "Burada belki de hiç giymediğim kıyafetler bile var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başkasına Aitsin -Tamamlandı-
أدب تاريخيMadem başkasına aittin neden baktı ki gözlerin benim gözlerime? Neden izin verdin ki sana bağlanmama? Açil gözlerini kaçırdı karşısındaki adama bakamıyordu çoğu zaman olduğu gibi. O bir çift maviydi hayatını böyle yerle bir eden. Sonunda derin bir n...