Foto:Hera
Breanna Dario'ya gülümsedi. Ve böyle güzel bir aşktan doğduğu için bir kere daha mutlu oldu. Dario ne diyeceğini bilemez bir şekilde Breanna'ya baktıktan sonra "Nasıl tanıştığımızı hatırlıyorum." diye mırıldandı.
Breanna Dario'nun ne demek istediğini anlamıştı. Dario o gece intihar edecekti, biliyordu. "O gece ölmüyordun." dedi sadece.
"O zaman neden beni kurtardın?"
Breanna kararsız bakışlarla ona baktı. "Sadece Açil ile karşılaşmanızı hızlandırmak zorunda kaldım. Eğer o gece orada olmasaydım henüz Açil'i tanımamış olacaktın. Ve o zamanlar öyle katı bir kalbin olacaktı ki Açil çok zorlanacaktı."
Dario her şeyi düşünmüş olan kadına şaşkınlıkla baktı. Sonra gülümseyerek "Merhametini annenden almışsın." dedi.
Breanna bunu duyduğunda ağzı neredeyse kulaklarına değecekmiş gibi gülümsedi. "Gözlerimi senden, saçlarımı..." diyerek durakladığında Dario gülümseyerek "Annemden." dedi.
"Amy teyzemin de güzel sarı saçları var." diye itiraz etti.
"Öyle olsun bakalım." dediğinde Breanna Dario ile daha çok zaman geçirmek istediğini düşündü. Bir süre sonra bir ömür onunla yan yana olacağını düşünerek gülümsedi. Dario şimdilik bildikleriyle mutluydu. Ona her şeyi düzelteceğine inanarak baktığından emindi. "Annemin gönlünü alman gerek." dedi Breanna.
Dario başını salladıktan sonra ofladı. "Bunun ne kadar zor olduğunu bilebilseydin."
Breanna güldü. "Sanırım zor kısmı aştın. Artık bir sevgilin olmadığını söylemekle başlayabilirsin konuşmaya." dedikten sonra göz kırptı.
Dario kızının bu kadar hayat dolu olduğunu görünce gülümsedi. "Böyle güzel ve özel bir kızı yetiştirecek olmak çok heyecanlı." dedikten sonra selam vererek atına ilerledi ve dört nala gitti.
Breanna babasının arkasından bakarken "Günlüğümü unuttun." diye mırıldandı.
***
Açil her adımında biraz daha küçüldüğünü hissediyordu. Gözyaşları artık yanaklarına sığmıyordu. Gözlerinin beyazdan kırmızıya çoktan döndüğünü biliyordu. Dario ile ilgili hiçbir şeyi düşünmek istemiyordu. Bir baloya gitmişti, bir adam tarafından öpülmüştü. Evine döndüğünde sadece bunu hatırlayacaktı. Bir de o adamın başkasına ait olduğunu. Onu çok sevdiğini unutacaktı, ismini unutacaktı. Onun adı geçmeyecekti hiçbir yerde. Kulakları buluşmayacaktı o ismin heceleriyle. Bilinmeyen bir hikaye olacaktı her şey onun için. Yaşandı ve bitti diyecekti.
Artık ayaklarını kaldıracak gücü kalmamıştı. Sürüklüyordu ayaklarını gideceği yere gitmesi için. Ve geldiğinde eve nasıl gireceğini düşünmeden edemedi. Herkes onu böyle mi hatırlayacaktı? Hayattan umudunu kesmiş biri olarak...
Uzun uzun baktı görkemli eve. İlk gördüğünde gözlerini iri iri açıp bakmıştı koca eve. Şimdi ne kadar da küçük geliyordu gözüne. Hayallerini, düşüncelerini, aşkını sığdıramamıştı buraya. Fazla gelmişti bu koca eve. O kadar yer varken...
Sonunda daha fazla orada dikilemeyeceğini anlayarak kapıya ilerledi. Kapıya vurduğunda koca kapı tok bir sesle karşıladı onu. Bir süre sonra kapı açıldığında ve ona acıyan bir çift gözle karşılaştığında Açil görünmez olmak istedi. Kimse onu görmeden eşyalarını alıp buradan gitmek.
Bir şey söylemeden merdivenlere ilerledi. Merdivenleri güvenle çıktığını düşünürken Cassandra ile karşılaştı. "Ne oldu?" dedi Cassandra her zamanki heyecanlı haliyle. Açil ağzını açacak hali yokken bir şeyleri nasıl anlatacağını bilmiyordu. Hoş ağzı sanki mühürlenmiş gibiydi. Bir daha asla açılmamak üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başkasına Aitsin -Tamamlandı-
Historische RomaneMadem başkasına aittin neden baktı ki gözlerin benim gözlerime? Neden izin verdin ki sana bağlanmama? Açil gözlerini kaçırdı karşısındaki adama bakamıyordu çoğu zaman olduğu gibi. O bir çift maviydi hayatını böyle yerle bir eden. Sonunda derin bir n...