Little mix ~ Change your lifeKalbimin uzun bukleleri boğazımı düğümlerken nefes alamadığımı hissettim. Tekan bana yaklaştıkça midem düğüm düğüm oluyordu.
Birkaç hafta önce beni kandıran bu adam nasıl olurda bu kadar saf şefkatle elleriyle yüzümü sarıyordu?
Bunun adı neydi?
Onun duvarlarında sıkışmıştım.
Anın heyecanıyla terleyen avuçlarımı göğsüne koyup onu hafifçe itekledim. Onu seviyordum. Evet lanet olsun ki ona aşık olmuştum. Ancak bu, benden özür dilemesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyordu. Benden özür dileyecekti. Gözlerimi kaçırdım. Gözlerini gözlerime hedef almasından nefret ediyordum. "Bu doğru değil. Bunu yapmayacağım."
Kaşları çatılmıştı ve yüz kasları seğiriyordu. İlahi bir varlığın siyaha bürünmüş hali gibiydi. Seslice yutkundu. Adem elması titremişti. "Özür dilerim."
Sadece bunu söylediğine ve yanımdan kalkıp gittiğine inanamıyordum. Beni yıkıyordu. Dili, kağıt kesikleri kadar acı vericiydi. Ateşin çıkarttığı sesler kadar ürperticiydi.
Gözlerimi ellerime çevirdim. Tırnaklarımın etrafındaki etleri yemek benim için stres atmak gibi bir şeydi. Ve yine bunu yapmıştım. Ben alışkanlıklarımdan vazgeçmezdim. Sanırım o da alışkanlıklarından vazgeçmiyordu.
Biz birbirimizin alışkanlığıydık. Ve insan alışkanlıklar uğruna kendini emebilirdi. Ruhumu, yeşil gözlerimin sarmaşıklarıyla emiyordum. Aniden açılan kapıyla bakışlarımı önümde duran boy aynasından çektim ve ona doğru döndüm.
Üstü çıplak olduğu için ondan nefret ediyordum. Böyle kalıpsız, ruhsuz baktığı içinde ondan nefret ediyordum. Ayrıca ellerinde getirdiği karamlardan da nefret ediyordum. Ne? Karam mı? Lanet olsun!
Ruhsuz bakışlarımı ona doğru çevirdim ancak ruhumdaki aç çocuk kalkıp göbek atmaya başlamıştı bile. Hadi ama karam benim vazgeçilmezimdi. Yoksa karamı sevdiğimi biliyor muydu?
Diğer elinin parmaklarıyla şakaklarını ovalayıp bana doğru yaklaştı. Saatin tık tokları kadar yavaş ve sessizdi. Heybetli bedeni önümde durunca ellerini şakaklarından çekti ve derin bir nefes alarak karamı kucağıma attı. Sanki bir şeyler söylemek istiyor ancak söyleyemiyor gibiydi.
Yutkundum. "Nereden buldun bunu?" Bana kızgın mıydı? Olabilirdi. Ben de ona kırgındım ayrıca kızgındım. Beni anlamıyordu, benden özür dilemeliydi. Kendimi kandırıp onu affetmem için elime koz vermeli ve benden özür dilemeliydi.
Bir süre sadece baktı. Neden bilmiyorum beni gözleriyle intihara sürüklüyor gibiydi. "Türkiye'den. "
Derin bir nefesi içine hapsetti gözleri fütursuzca gözlerime çıkıyo , daha sonra başka bir yere dönüyordu. "Film izleyelim. Seninle bir gün geçirmek istediğimi söyledim ve bu saçma sapan olaydan sonrada vazgeçmeyeceğim."
Kafamı sallayarak ayağa kalktım ve o arkasını döndüğü an sevinçle karama baktım. Ardından mutlulukla paketi açtım ve dişlerimin arasında kopararak çiğnemeye başladı. Tadı nefisti! Cidden çok özlemiştim.
Omzunun üzerinden bana baktı. Gözleri haylazlıkla parlıyordu. Öylesine güzeldi ki.. "Demek çok özledin?"
Lanet olsun sesli düşünmüştüm. Alt dudağımı hafifçe dişlerken dişlerimin arasından kurtardım ve çenemi dikleştirerek ona meydan okuduğumu gösterdiğim kısa bir bakış attım. "Sevdiğim için mi getirdin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELPS GEZEGENİ
FantasyCelps Gezegeni'ne gitmeye hazır mısınız? Ya, Zekanus'un karanlık kapılar ardındaki merhametsizliğini görmeye? Bir genç kız düşünün: Geleceği görebilen bir genç kız. Yeni bir dünya düşünün: Gücü yüzünden o genç kızı içine çeken bir dünya. Bu savaş...