Bölüm şarkısı; Evergreen ~ Broods
Unutulmuş bir şarkının o görünmez notasıydım ben. Notaların birbirine çarpışmasıyla çıkan o acı ses kadar yüksekti çığlıklarım. Avcumun içine düşen mutluluğu yakalayıp kalbime gömüp notaların dansına katılmasını istiyordum mutluluğumun.
Bu adamın elleri yüzümü sarmışken, kendimi değerli hissediyordum. Bu hissin asla gelip beni bulacağına inanmazdım. Ben her zaman karanlığında kıvrılmış o kız olmuştum. Kimseyle konuşmak dahi istemeyen, sessizliğin arasında boğulmayı kabul eden kendi yaralarını kendi kapatan, daima güçlü görünmeye çalışan kızdım.
Bir adamın kollarındayken güvenli hissetmeyi, ellerini tutarken bir kızın babasına olan şevkatini, gözleri gözlerindeyken tebessümün kalbine dokunmasını bilmiyordum. Asla da istememiştim. Ancak şimdi bu adamın kolları arasındayken, biliyordum. O, en doğru kişiydi. Doğrularıyla, doğrularımı yakan, nefretimi karlar arasına atıp etkisiz hale getiren o adamdı.
Saçlarımı geriye atıp yüzümü ortaya çıkarırken gözlerini yüzümde gezdirip hafifçe gülümsedi. Bir eli belimin kavisine gömülürken diğer elini yanağıma kaydırıp göz çukurumu okşayıp parmağını kızaran yanağımda gezdirmeye devam etti. "Kızardın."
Omzuna vurup kendimi geriye atmaya çalıştım ve "Dalga geçme!" Dedim. Kollarını belime sarıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve bende boynumu geriye atarak ondan uzaklaşmaya çalıştım. Gülerken "Dur, tamam tamam." Diyordu.
Aniden hızla ayağa kalkıp sahneden koşarak indim ve aynı hızda kapıya dogru koştum. Arkamdan bana seslenip durmamı söylediğini duyuyordum ama durmayacaktım. Beni utandırıyordu!
Kapıyı açarak kendimi dışarıya attım."Sakın bu saatte bir yerlere gitmeyi düşünme!"
Hızla sokağın bir ucundan diğer ucuna baktım ve en sonunda sağa doğru gitmeye karar vererek koşmaya başladım. Arkamdan geldiğini hissediyordum.
"Mina!"
Sokağın hiçbir sokak lambası yoktu ve evlerin siyahla boyanmasından dolayı etraf daha çok karanlıkta kalıyordu. Hemen önümde koştuğum sokağın ilerisinde büyük, uzun bir duvar vardı ve ben kendimi kafesteymiş gibi hissediyordum. Sağıma ve soluma baktığımda buranın çıkmaz sokak olduğunu anladım ve arkama baktığım anda da Tekan'ın bana doğru koştuğunu gördüm. Gözlerim etrafta süzülürken aniden biri tarafından çekildim ve bedenim duvardan geçip gözden kayboldu. Gözlerim irileşirken büyük bir çığlık attım ve beni duvardan geçirip kollarını bana saran insandan kurtulmaya çalıştım. Lanet olsun nereye gelmiştim ben!
"Sakin ol, Amira!" Aniden çırpınmayı kestim ve gözlerimi açıp karşımdakine baktım. Çığlık atarken eli ağzımı kapattı ve beni arkamda olduğunu bile bilmediğim duvara yaslayıp yüzünü yüzüme yaklaştırıp tısladı. "Sana sus dedim!"
Bu Luke'du.
Elini ağzımdan çekip tehdit eder gibi boğazıma yerleştirirken "Beni özledin mi Amira?" Dedi. Nefesim sıklaşıyor, duvardan kollar bedenimi sarıp korkuyu zihnime salgıyordu. O kadar korkuyordum ki eğer beni tutmasa titremekten yere yığılacağımı biliyordum. Ne zamandan beri bu kadar korkak olmuştum? Ne zamandan beri bu kadar savunmasız olabilmiştim?
Nefret boğazımı düğüm düğüm ederken korkumu saklamaya çalışıp başımı dikleştirdim ve gözlerinin içine baktım. Mavi gözlerindeki acımasız canavar bana kükreyip korkumla eğlendi. "Ne istiyorsun benden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELPS GEZEGENİ
FantasyCelps Gezegeni'ne gitmeye hazır mısınız? Ya, Zekanus'un karanlık kapılar ardındaki merhametsizliğini görmeye? Bir genç kız düşünün: Geleceği görebilen bir genç kız. Yeni bir dünya düşünün: Gücü yüzünden o genç kızı içine çeken bir dünya. Bu savaş...