38. BÖLÜM

622 43 16
                                    

Bölüm şarkısı Cloves ~ Don't forget about me

Seçimler insanlara verilen birer cezaydı. Bir acizlik kanıtıydı belkide. Her ikisini de seçemezdin çünkü. Tek bir şansı hak ediyordun. İkinci şanslar kapanırdı yüzüne. Seçimlerim ucu yanık bir küldü. Ne yanıyordu ne de vazgeçiyordu yanmaktan. Beynimin en ücra köşelerinde dizginliğim yırtıcı bir hayvandı. Ne yapacağını bilmiyordu.

Çocukluğumun yanık kokusu genzime çarparken, korku bedenimi istila etmişti. Çocukluğumda hiç seçim hakkım yokken, seçimin kelime anlamı bile beynimde bir boşlukken, seçimler bana acı veriyordu.

Doğrularımı koparan yanlışlar kanatlarımı heba ediyordu.

"Mina?" Lenna'nın acı dolu sesi kulaklarıma çarptığında beklentinin kör tadı boğazımı yırtıyordu. Yavaşça omzumun üstünden bana bakan gözlere döndüm. Kızların yüz ifadeleri beni korkutuyordu.

Ya aşık olduğum adamı kurtaracaktım ya da büyük bir boşluğun içine düşecektik. Kızların gözlerindeki fedakârlık bize verilen birer nimetti. Kurtarılması gereken sadece Tekan değildi. Diğerleri de arkadaşlarımızdı. Ancak geleceğin de duvarlarını yüzümüze kapatmak da zorundaydım.

Bundan böyle bir geleceğe sahip olamayacaktık.

Krala doğru döndüm. Kendi oğlunu bile öldürmeye hazır olan bir adam bize merhamet gösterir miydi? Başımı iki yana sallayarak, bunun asla olmayacağını düşündüm.

"Ben.. Ben kabul ediyorum."

Herkes rahatlayarak derin bir nefes verirken, olacakların gözümün önünde olması beni kahrediyordu. Belkide yeteneğimin en acı tarafı buydu. İnsan geleceği görmeyi kaldıramazdı. Ben nasıl kaldırabilirdim ki?

Beryil aniden bana sarıldığında öylece Tekan'a bakıyordum. Kutular patlamış, yere inebilmişlerdi. Onun da ne olacağını bildiğine emindim.

"En doğrusunu yaptın," diye fısıldadı Lenna.

Doğruyu yaptığıma inanmak için nelerimi vermezdim..

Beryil'den

Odalara dağıldığımızda üstümü gecelikle değiştirmiş, yatakta boş boş oturuyordum. Bir yanım Mina'nın yanına gitmek istesede, onu yalnız bırakmak zorunda olduğumuzu biliyordum. Kolay şeyler yaşamıyordu, yaşamıyorduk ancak hayatımızın böyle olduğunu, boyun eğmemiz gerektiğini çok geçmeden öğrenmiştim. Ben bile!

Yavaşça güler gibi bir nefes verdim ve kafamı iki yana salladım. İnsan kendini ancak bu kadar yere batırabilirdi herhalde.

"Ah! Lanet olsun! Neredesin kızım! Odanı bulmak bile zorken, ben seninle ne yapacağım?"

Aniden duyduğum sesle ayağa fırlarken, sevinçle büyük bir çığlık attım. Selçuk gelmişti! Hemen kapıya doğru ilerleyip, elimi kapının kulpuns götürdüm ve kendime, onu bulmam gerektiğini tembihleyerek Selçuk'un sesinin nereden geldiğini düşündüm. Gözlerimi kapatarak kulaklarımdaki ses dalgalarını etrafa gönderdim ve gözlerimi sağa doğru oynattım. Burası Kraliyette çalışan görevlilerin olduğu koridordu. Başımı iki yana sallayarak gözlerimi sola doğru götürdüm. Burası da Kralın odasının olduğu yer olmalıydı. Sıkıntıyla oflayıp karşıma, gözlerimi aşağıya doğru çevirdim. Aşağıya inen merdivenlere bakıyordum ancak tek görebildiğim Mulan'dı. Burada da değildi!

"Bu ne biçim yer! Yukarıya boşuna mı çıktım ben? Aşağıdalar mı?"

Yukarı merdivenlerin oradaydı! Gözlerimi yukarıya doğru çevirdim ve onu gördüm! Gözlerimi açıp hızla kapının kulpunu çevirdim ve tam karşı merdivenlere doğru koştum. O da aşağıya iniyordu. Merdivenlerin trabzanına tutunarak soluklandım ve onu görmemle yavaşça gülümsedim. İçimden kahkahalar atmak istiyordum asasen.

CELPS GEZEGENİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin